Turnuvaya gelmeden takımın en büyük sorunun top kayıpları olduğunu belirtmiştim. Yeni Zelanda maçında 14, ABD’ye karşı 28, dün de sadece ilk yarıda 9 top kaybettik.
Savunma olarak maça çok iyi hazırlanmışız. Sinan, Jeeter’ı oyundan düşürmüş, bütün ribauntları alıyoruz, 9. dakikada 8 yemişiz. 18. dakikada potamızda gördüğümüz sayı 18.
30 atsak maç bitecek. Ama basit top kayıpları, bırakın yürüyerek oynamayı, resmen durarak oynamamız erken koparacağımız maçta sonumuzu hazırladı.
Rakibimiz sadece ilk yarıda bu top kayıpları yüzünden tam 11 kere fazla hücum etti.
Savunmada yaptığımız onca mücadele, sorumsuzca top kayıpları yüzünden boşa gitti.
Topun değerini bilmezsen böyle olur.
Ukrayna’ya 17’de 3 üçlük attıkları ilk yarıda oyunda kalma fırsatı tanıdık, o girmeyen üçlükler ikinci yarıda girince saçma sapan bir yenilgi aldık. Bir tane ‘fast-break’ sayımız yok. Bir tane geçiş basketimiz yok. Hal böyle olunca da 64 sayı yediğimiz maçı bile kazanamadık.
İnanılır gibi değildi.
Ömer Aşık daha 12. dakikada ‘double-double’ yaptı. Maçı 16 sayı, 20 ribauntla bitirdi.
O yüzde 80’le serbest atış attı ama son iki dakikada Emir ve Sinan’ın, 6 faulun 3’ünü kaçırması, bir ara avantaj sağladığımız Oğuz-Ömer’li iki uzunlu beşin en kritik anlarda savunmada dezavantaja dönmesi yenilgide etken oldu. Zaytzev’in dört numaradan bağıra bağıra bulduğu iki üçlük Ukrayna’nın umutlarını artırırken, bizi yine karamsarlığı sevketti. İki uzun ısrarından erken dönülmesi gerekiyordu.
Şimdi rakip Finlandiya. Sonucu bizim oyunuların ruh hali belirleyecek. Geçen seneki gibi bir yenilgi sonrası turnuvayı bırakacak mıyız yoksa ayakta kalabilecek miyiz?
Bekleyip göreceğiz.