TÜRKİYE günlük yaşayan, hafızası ve sabrı son derece sınırlı bir ülke. Hayatın her alanında örnekleri çok da özellikle spor alanında bu daha belirgin ve etkileri daha yüksek sesle dile getiriliyor. Ama öte yandan pek çok büyük planda olduğu gibi sporda da büyük hedefler için sabır ve devamlılık şart. Örnekleri çok. Bu nedenle bazen bu sabırsızlık çok aleyhimize işleyebiliyor.
AMA bazen de kimya tutmayınca, iletişim kopunca, köprüler atılınca devam etmek işlerin iyiye değil daha kötüye gitmesine neden olur. Simone Pianigiani kötü bir koç değil. Ancak F.Bahçe’de mayasının tutmadığı, uyum sağlayamadığı da kesinlikle ortadaydı.
İNANÇ KALMAMIŞTI
Sarı-lacivertlilerin yaşadığı sorunların hepsinin sorumlusu o değil ama bir noktada oyuncularla iletişim kopmuşsa en iyi yöntemlere sahip de olsanız uygulayacak kişiler sizi dinlemiyorsa, dinleyecekleri birini bulmak gerekir. Ve F.Bahçe’nin saha içindeki vücut diline bakarsanız, yapılan şeylere olan inanç her şeyi bitiren o felaket Barcelona maçından çok daha önce tükenmişti.
Piangiani'nin 4 kısa ısrarı, çalıştığı tek takım olan Siena’daki gibi uzunları perdede kısaları kovalayan savunma düzeni bu takımda baştan olmadı. Batiste konusunda suçlu o değil. Kimse Batiste’in bu kadar kötü olacağını tahmin edemezdi ama eldeki uzunlar Andersen (ki kendi öğrencisi), Batiste, Kaya ve Oğuz’sa onlardan üç sayı çizgisinde guard kovalamasını beklemek çılgınca. Siena’da Stonerook ve bir nebze Lavrinoviç yapıyordu. F.Bahçe’de İlkan dışında yapabilecek oyuncu yok.
GEÇ BİLE KALINDI
Rakibin alışmadığı işleri yaparak şaşırtmak iyi fikir olabilir iyi uygulanırsa. Preldziç’i direksiyona oturtmak da bu açıdan belli avantajlara sahipti ama McCalebb’ın özgüvenini yitirmiş, mutsuz, artık pota dibi bitirişlerinde bile sorun yaşayan bir oyuncuya dönüşme sürecinde de etkili oldu bu tercih. İlginçtir ki McCalebb da kendi oyuncusuydu. Esas şaşırtıcı olan da zaten Andersen ve McCalebb ile Siena’da beraberken, durumu bilirken F.Bahçe’de bu tercihlerdeki ısrarıydı.
Olmadı Pianigiani’yle. Olmaması Türkiye’nin DNA’sıyla ilgili bir sorun değil. Pianigiani’nin tercihlerinden kaynaklı bir meseleydi. Bu Pianigiani’yi kötü bir koç yapmaz ama uyumlu olmadığı da kesin. Ve zararın bir noktasından dönülmeliydi. Geç bile kalındı.
Yeri gelmişken “Ailevi nedenlerle istifa etti” açıklaması da komik. Görevine son verildiğini biliyoruz da neden böyle bir açıklama yapılıyor? Koçun CV’si lekelenmesin diyeyse durum daha acı çünkü Beşiktaş gibi önemli bir rakibe karşı maça çıkmadan 1 gün önce böyle bir nedenle ayrılmak daha kötü bir leke bir koç için.
Açıkla Hidayet!
Hidayet Türkoğlu iki hafta önce yapılan testler sonucunda 20 maç ceza aldı. Hido’ya ceza getiren madde metenolone öyle pek masum bir şey de değil, ağır bir doping, bir anabolik steroid. Hido, omuz sakatlığının tedavisi için doktorunun verdiğini ve bilmeden kullandığını söyledi. Bilmesi gerektiğini, bunun özür olmadığını da ekledi. Buraya kadar her şey tamam da, yeterli değil.
Henüz WADA, NBA ile ilişkileri bir hukuki zeminde olmadığı için olaya dahil olmadı ama eğer Hido, bu yaz Slovenya’daki Avrupa Şampiyonası’na gitmeye kalkar veya beklendiği gibi son sezon kontratı tazminatla iptal edilir ve Avrupa’ya gelmeye kalkarsa iş değişecek ve muhtemelen 2 yıl ceza alacak.
Her şey bir yana bu 20 maçlık ceza direkt maaşından kesildiği için Hidayet’e yaklaşık 2.5 milyon dolara mal oldu bu durum. İsmine sürülen leke, kariyerini bitme noktasına getirip bundan sonrasını büyük riske sokması da cabası. Bu nedenle Hidayet gerçekten samimiyse kimse o doktor açıklasın. Hatta açıklamasın direkt mahkemeye versin onu. Maddi ve manevi olarak kendisine bu kadar büyük zarar verenler kimse hakkını arasın. İsmini de bir nebze temizlemesine yardım etsin.



