Ah Yiğiter Abi, berbat ettin tatilimi… Tamam, hepsini değil ama bir bölümünü üzüntü, sinir gibi karışık duyguların senteziyle geçirdim.
Nasıl mı oldu bu? Hemen anlatayım…
NBA Türkiye çıktı, ülkemiz nihayet bir dergiye kavuştu. Umarız gereken ilgi gösterilir de bu dergi hayatını olabildiğince uzun bir süre sürdürür.
Ben de dergiyi aldım yanıma, doğruca gittim tatile…
Bodrum’da denizden henüz çıkmış güneşlenirken, dergimi çıkardım çantadan ve Yiğiter Uluğ’un Erman Kunter ile ilgili yazısını okumaya başladım.
Önce yerimden doğruldum. Sonra bir gölgeye geçtim. Okudukça terlemeye, terledikçe yerimde duramamaya başladım.
Bir ara vereyim, daha aklıbaşında okuyayım yazıyı diye denize bile girdim. Ama olmadı. Güneş balçıkla sıvanmadı.
Ne diyordu Yiğiter Abi özetle yazıda… Erman Kunter’in Fransa’daki Avrupa Şampiyonası’nda aldığı başarılı sonuçları kutlamak için dostlarıyla konyak içip, puro tellendirdiğini, ardından masadan kalkan arkadaşlarının yanına giderken Turgay Demirel tarafından listeye eklendiğini çiziktiriyor ustamız.
Demirel, elinde konyak ve puroyu görünce Kunter’in elinde, ne yapıyor dersiniz? Hemen defterini dürüyor ve Kunter’in aldığı başarılı sonuçlar ve geleceğe açılan yol, sadece bu tablo nedeniyle çığ düşmüşcesine kapanıyor.
Harcanan Erman Kunter…
Harcanan Türk Basketbolu…
Kazanan Turgay Demirel’in sayın başkanımızın krallığı!
Yaşasın Kral! Sen ne istiyorsan öyle olsun!
Daha sonra Erman Kunter’in başına Galatasaray ve Efes Pilsen tarafından neler geldiğini bence bir NBA Türkiye alıp okuyun. Kesinlikle tavsiyemdir.
Şimdi günümüze dönelim…
Milli takımın başında Tanjevic var… Kendisini 2010 için destekliyoruz. Çünkü Dünya Şampiyonası evimizde ve alınacak başarı Turgay Demirel’den, Tanjevic’ten hatta bizden daha önemli.
Türk Basketbolu yeniden zirveye çıkabilir ülkemizde…
Bu yüzden başarı için destekliyoruz takımımızı.
Tanjevic’i de…
Ama hasta olan, Roma’nın yöneticiliğiyle kariyerine başka bir yön veren Tanjevic hazır mı?
Daha yeni Fenerbahçe Ülker kenara çıkarmadı mı Karadağlıyı?
Aldığımız büyük bir risk ve ben ne yazık ki Demirel federasyonunun saha içi vizyonuna pek inanmıyorum.
Yiğiter Uluğ anlattıktan sonra gerçekleri, hiç kalmadı inancım otoriteye…
Organizasyonda ve dış faktörlerde başarılı olabilirler ama…
Ya Tanjevic rahatsızlanırsa? Ya turnuva ortasında bir kriz yaşanırsa?
Düşünmek bile istemiyorum…
Neyse ki Orhun Ene ve Harun Erdenay orada… Zor zamanda yükü omuzlarına alacaklarına eminim…