12 Dev Adam, grup maçları sonunda, hele de ‘açık ara’ şampiyonluk adayı Sırbistan’ı yendiği karşılaşma sonrası bir anda ‘net favori’ konumuna gelmişti. Ama maçların ‘oynanmadan kazanılmadığı’ gerçeğini ciddi bir uyarı ile savuşturduk!..
Dün İsveç’i yenip, Eurobasket’te tam 16 yıl sonra çeyrek finali bulurken, öldük öldük dirildik adeta!..
Bunun birçok sebebi vardı elbette… Milli Takım cephesinden bakacak olursak, ilk 5 maç sonunda Alperen başta olmak üzere takımda yükü ağırlıklı sırtlayan isimlerin fiziksel ve mental açıdan ‘yıpranmış’ olmaları en önemli faktördü. İkinci sebep ise, kağıt üzerinde ‘ağır favori’ olmanın getirdiği baskıydı ki bunu 40 dakika hissettik… Grup maçı olsa ‘telafisi mümkün’ olan muhtemel bir yenilginin yerinde, kaybettiğinde ‘eve dönecek olmanın’ yarattığı bu baskı belirgin biçimde görülüyordu. Tüm bunların yanında, takımı belki de krizden çıkaracak bir başlangıç yapan, ilk 7,5 dakikaya 11 sayı sığdıran Cedi’nin daha 8.49’da 3 faul alıp kenara gelmek zorunda kalması, tüm olumsuzlukların tuzu biberi oldu.
İsveç cephesinde ise tam tersine, turnuvanın şu andaki ‘2 numaralı favorisi’ konumundaki Türkiye’ye karşı ‘kaybedecek bir şeyi olmamanın’ rahatlığı vardı aksine… Zaten dirençli, bir takım olan, farklı geride olsa dahi kendi düzeninin dışına çıkmadan maçın içinde kalmaya çabalayan İsveç, bir de oyunun başında ‘gevşek’ savunma üzerinden üst üste isabetler bulunca arzuladığı ‘kaotik’ ortam da kendiliğinden doğuverdi.
İlk yarıda, 23’ü ilk periyotta olmak üzere rakibe 42 sayı bulma şansı verirken, devre sonunda 5 sayı gerideydik.
İkinci devrede, Millilerimiz’in savunma direncini yukarı çekip, tıpkı ilk tur boyunca olduğu gibi ‘enerjisini savunmadan alan takım’ kimliğini ön plana çıkaracağından kuşkumuz yoktu. Öyle de oldu. Rakibi 6,5 dakika 2 sayıda tutup, 14-2’lik seriyle 7 sayı (51-44) öne de fırladık. 28.53’te Adem’la farkı 11’e çıkardık. Ancak boyalı alan savunmasında aksamamız, nerdeyse sürekli dip çizgiden kat eden İsveç uzunlarının pota dibinden bitirmesi, maçı koparmamızın önüne geçti.
8 sayı önde girdiğimiz son periyotta pota altındaki kriz büyümeye devam ederken, oyuna olan inancını kıramadığımız İsveç, 4 dakikada 14-6’lık seriyle skoru yeniden eşitledi (69-69). Maçın kalanı adeta ‘korku filmi’ gibi geçti 12 Dev Adam cephesinde… Larkin’in üçlüğüyle soluklansak da Hakanson’un yanıtı, Alperen&Birgander düellosu derken, rakibin faul problemini fırsat bilip, Alperen ve Cedi ile boyalı alanı işlemeye devam ettik. Çizgi gerisinden daha fazla risk almadan kısacası ‘garantiye gittik’ son bölümde… 6 sayıya çıkan farkın avantajını da koruyarak beklenenden çok zorlu geçen İsveç mücadelesini kazanıp çeyrek final biletini cebimize koyduk.
Kısacası, ‘20 ile mi yeneriz, yoksa 30 olur mu?’ gözüyle baktığımız İsveç maçını az daha kaybediyorduk!.. Yürekleri ağızlara getiren bir sonla, ite kaka da olsa kazanmayı başardık ve belki de hedefler açısından çok pahalıya mal olacak bir ‘kırılmayı’ ucuz atlatmış olduk.
Üzerimizdeki ‘eleminasyon baskısını’ bu galibiyetle minimize ettiğimizi düşünüyorum. Ancak, daha önemli hedefimiz salı akşamına kadarki süreçte, aşağı yukarı 3 günlük arada mental direnci tekrar aynı seviyeye taşımak olmalı… Elbette baskı sadece bizim değil, yukarıyı, madalyayı hedefleyen tüm takımların üzerinde olacak… Bunu da azaltmak yine Devlerimiz’in elinde… Dünkü 40 dakikadan gerekli dersi çıkaracağımıza inanıyoruz…



