Ergin Ataman'ın genç Göktürk'e attığı iki tokat basketbol gündemimizin tepesine oturdu. Kamuoyu, biraz da bireylerin tuttukları takıma bağlı olarak konuya farklı tepkiler getirdiler. Ergin Ataman'ı sevmeyenler onu linç etmek istedi, sevenler ise geçmişteki diğer örnekleri hatırlatarak, “İlk defa mı oluyor” söylemi ile yumuşatmaya çalıştı.
Bu olayı onaylamak mümkün değildir. Ergin Ataman'ın da şu anda “Keşke yapmasaydım.” diye düşündüğünü tahmin ediyoruz.
Bir suç işlendiğinde yargıçlar konuyu her yönüyle ele alır ve o suçun hangi koşullarda işlendiğini de değerlendirmeye alır. Bu konuya Ergin Ataman açısından bakacak olursak, Galatasaray'ın sezon başından bu yana yaşadıkları hafifletici nedenlerdir. Paralar ödenmemiş, oyuncular kaçmış, takımın kimyası iki-üç kez bozulmuş. Bu koşullarda oradaki kişilerin psikolojik dengelerinin bozulması da doğaldır. Bütün bunlar tokat atılmasını mazur göstermez ama konuya daha geniş açıdan bakmamızı sağlar. Sonuçta Ergin Ataman da etten, kemikten, sinirden yapılmış bir insan. Demek ki sınırları zorlanmış.
Bütün bu olaylar sırasında Ergin Ataman'ın “Evet yaptım” demesi, onun olayın arkasında durduğunu ve haklı göstermeye çalıştığını değil, inkar yoluna başvurmadığını gösterir.
Toplum tokat olayına büyük duyarlılık gösterirken, aynı duyarlılığı daha vahim olaylar karşısında da beklememizin hakkımız olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz yıllarda sokaklarda meydana gelen olaylar sırasında bırakın tokat atmayı, can alanlara karşı acaba aynı duyarlılığı gösterebildik mi? Yoksa “Ölenler bizden, onlardan ayrımını mı yaptık?” Hele hele Ataman konusunda düşüncelerine başvuran eski antrenörlerden bazılarının buna tepki verirken, geçmişte kendilerinin yaptıklarını hatırlayınca, “Pes” demekten de kendimizi alamadık.
Evet, Ataman bir yanlış yapmıştır ve eleştirileri hak etmiştir. Ancak eleştirilerin dozajı, objektif kriterler yerine onu sevenler ve sevmeyenler tarafından çok farklı olarak sergilenmiş, onun Milli Takım koçluğundan alınması isteğine kadar uzanmıştır.
Ataman gözler önündeki kişi olduğu için büyük kitleler tarafından değerlendirildi ve yargılandı. Acaba aynanın karşısında geçip kendimizi yargılayacak olsak ne hüküm verirdik?
Bu olaydan Ataman ile birlikte bütün antrenörler, anneler-babalar, öğretmenler, hepimiz ders çıkarmalı ama Ataman konusunda da dozunu fazla kaçırmamalıyız. “İki tokattan ne olur?” diye olayı hafife almıyorum ama oyuncusunu herkesin önünde kötü duruma düşüren, hırpalayan bütün koçlara da tepki gösterilmesini bekliyor ve konunun kötü bir anı olarak kalmasını, daha fazla irdelenmemesini umuyorum.