Taraftarının bile umudu kalmamış bir Olympiakos ile oynadı Efes. Tek 5 numarası Papadopoulos’un sakatlığı nedeniyle uzunsuz kalmış, umudu Caja Laboral’in beğenmeyip yolladığı Dorsey’e bağlamış bir Olympiakos’tu rakip. Efes’in ise aynı alanda 2 tane görüntü olarak 5 numarası vardı, ama özellikle Barac, yürek kısmında sınıfta kaldı. İstatistiklere bakıldığında 14 sayı, 8 ribaunt, ne güzel. Keşke onun yüzünden yenilen sayıları da gösterseler!
Sadece o değildi aksayan. En güvendiğiniz savunmacınız Kinsey, Spanoulis karşısında tek kelimeyle dağıldı, savunmadaki hatalarını hücumda saçma sapan atışlarla gidermeye çalışınca, sezonun en kötü basketbolunu oynadı. Savanovic’i çok iyi tanıyan Ivkovic, gerekli önlemleri almıştı, daha çabuk ayaklarla savundu, milli takımdaki öğrencisini ve onu da safdışı bıraktı. Sadece Lafayette ile ilk yarıda Kerem rakibe direnmeye çalışsa da, sadece onların yetmeyeceği açıktı.
Görev Türk oyuncuların
Boyalı alandaki bariz fizik üstünlüğünü sadece 3. çeyrekte kullanmak, 3 periyotta sadece 2 kez üç sayılık atış denemişken ve bu düzen seni maça ortak etmişken, son çeyreğe art arda zorlama üçlüklerle başlamak, 10 dakikada böyle bir Olympiakos’a 30-12’lik seriyle mağlup olmak, dün gecenin en büyük ayıplarıydı. Ufuk Sarıca da son çeyrekteki hamlesizliğiyle, skor dengelenmişken rakibin belki de tek umudu olan 3 sayılık atışlara adeta davetiye çıkaran tercihleriyle (Olympiakos son periyotta 7’de 6 attı), kader periyoduna takımın topu güvenle verebileceğiniz tek ismi Kerem’i yanında oturtarak girişiyle sınıfta kaldı.
Kısacası dün Efes’in coachu da, oyuncusu da yokları oynadı. Ne deplasmanlardaki art arda gelen hezimetlerin ne de dün son çeyrekteki 18 sayılık bir farkın açıklaması olmaz. Artık bu ekibin yapacağı tek bir şey var. Çeyrek final için zaten kazanmaları şart ama yetmez… Kendileriyle dalga geçercesine bir tavırla maçı bitiren bu takıma karşı haftaya İstanbul’da oynayacakları mücadeleyi, ‘gurur sınavı’ yapmalı. Bunun için de sanırım taşın altına ellerini Türk oyuncular koymalı.