Kaç kere yazdım; konu bolluğu diye buna derler, oradan yaz, buradan yaz, istediğin kadar yaz. Aslında adam, Utanmaz Adam. Başta ben olmak üzere aşağı yukarı, ülkedeki tüm basketbol yazarlarını sadece internet sitelerinde yazmaya mahkum etti. Birkaç tane yandaş yazarı var, onlar da aforoz olmamak için suya, sabuna dokunmadan zırvalıyorlar.
En önemli yancısını bile TJK'ya kaptırdı Allah Ahmet Kurt'a uzun ömür ve sabır versin. Bakın gazetelerin spor sayfalarına, yüzde 98 futbol, yüzde 2 diğerleri. Basketbol, voleybol yazarları varsa şayet, Gazze vatandaşları gibi ambargo altında. Bu arada en önemlisi bizden taraf yazar Bilgin Gökberk de Milliyet'den ayrıldı. Kanımca Milliyet de kaybetti ama asıl basketbol kaybetti. Ortalık o kadar başıboş ve sorumsuz, görgüsüz insan dolu ki, insan ne yazacağını şaşırıyor.
Hepimizin bildiği gibi bir Spor Max kanalı var, hani şifreli kanalda basketbol maçlarını yayınlıyor. Final maçı canlı yayında. Yayın öncesi, sanki başka kimse kalmamış gibi, geçen yıl aynı beyanatlarla Antalya'ya giden, basketbol evrim, devrim ve yeniliklerini orada bırakıp, söylevlerini, demeçlerini, iddialı nutuklarını yanına alıp taa kuzeye göçen, 'Onu aldı, bunu aldı'' diye gazetelerde boy gösteren başka bir takımın yöneticisine yorum yaptırıyor. Ya sabır, yazmasam çatlayacağım. Bir de bunlar meydanın tamamen bomboş olduğunu sanmasınlar diye yazıyorum.
Meydanın boşluğu deyince, adam öyle, böyle Galatasaray basketbol takımına antrenör oluyor. Bir telefonla taa Singapur'dan arıyoruz, 'Sen varsan yüzde 70-80 tamam' diyor. O arada haddimiz, haddim olmadan dostluğuna, arkadaşlığına, bilgisine, yeteneğine güvenerek ortada bile olmayan baş antrenöre, yardımcı antrenör yapıyoruz Cihansever Yeşildağ'ı. Cem Akdağ'ın Galatasaraylılığı tescillidir. Ben onları Galatasaray-Fenerbahçe futbol maçlarına götürürdüm, sabahın 06.30'unda. Stad kapısında beklemecesine, Galatasaraylılık ruhunu kazansınlar diye.. Başkaları da vardı ama onların isimlerini bile zikretmeye değmez.
Bu arada İzmir'e gidip, 17 yıldır İzmir'de yenemediğimiz Karşıyaka'yı yeniyoruz, Cihansever hocayla. Eee peki geçen yıl benim işime son verenlerden, bu yıl da geçen yıl o uygunsuz şartlarda takımın başına geçen, 20 maçın 17(onyedi)'sini kazanan antrenörünü ve yardımcısını, ''Eğer o kadar para vereceksek biz de daha iyi antrenör (?) alırız'' mantığı ile görevden alan Yiğit Şardan'ı Galatasaraylı bilir misiniz ?
Biz gene Galatasaray'da alt yapıyı toparlamaya çalışıyoruz. İyi de bir Genç Takımımız var. Allah Rahmet eylesin Hayrettin Bahtoğlu idareci, galiba Koray Mincinozlu'da kaptan. Bu hazret, Şardan bey de oyuncu. Kendisi “Yaylı” namıyla tanınırdı ve Galatasaray Lisesi'nde okuyordu. Her şey yolunda giderken, tutturdu ''Ben Robert Kolej'e gideceğim'' diye. O zamanlar sene ortasında iyi, torpilli, paralı öğrenciler bir marifetmiş gibi Robert Koleji hedeflerler ve oraya geçerlerdi. (Tam bu yazıyı yazarken TV'de Fenerbahçe basketbol takımının Beko Basketbol Ligi'nde şampiyon olduğunu gördüm. Hepsini, büyük dost Tanjeviç'i ve Ertuğrul kardeşimi kutlarım.)
Neyse lafı uzatmayalım Mr. Şardan biz yöneticilerin ve takım arkadaşlarının büyük ısrarlarına, ''Oraya gidersen antremanlara gelemezsin'', ''Hem Genç takımla, hem okul takımıyla şampiyon olabiliriz''' demelerine rağmen çekti gitti. Hiçbir zaman benim kadar bile Galatasaray'lı olamadı. O yılları yaşayan Koray Mincinzolu, Can Tengizman ve arkadaşları karar mercii olsunlar.
Bana göre Galatasaray'lı olmayı hiç haketmeyen bu kişi, bugün Galatasaray Yönetim Kurulu'nda ve gazetelerde ahkam kesiyor. Ne yapalım, kader utansın…



