Yıllarca çalışıp bir yerlere gelebilmek için didinip dururuz. Yeteneklerimizi, özelliklerimizi, yapabileceklerimizi göstermek için ‘bir fırsat’ bekleriz… “Ah, bir kez de bana şans verseler, bak neler yaparım” diye dertleniriz.
Kaderden midir nedir bilinmez ama bazen umutları suya düşüren o ‘fırsat’ bazen de altın tepside sunulur önümüze…
Tıpkı şu günlerde Doğuş Balbay ile Gökhan Şirin’in yaşadığı gibi…
Düşünsenize; sezon başında çok önemli bir transfer gerçekleştirip Avrupa’nın en iyi organizasyonlarından Anadolu Efes’e ‘genç oyuncu’ etiketiyle geliyorsunuz. Hedeflerinizin takımında Euroleague oynar hale geliyorsunuz… Ve önünüze oynama şansı geliyor. Hem de öyle 1-2 dakika değil. Eğer hazırsan 10-15 hatta 20 dakika…
Doğuş’la başlayalım… Forma şansı altın tepsinin üstünde; Ilievski formsuz hatta yabancı kontenjanı nedeniyle dışarıda. Kerem Tunçeri tek guard ve yoruluyor, dinlendirilmesi lazım. Doğuş gibi genç bir oyuncu için müthiş bir fırsat bu. İkinci bir guard arayan Efes’te Doğuş’un bir adım öne atıp kendisinden beklenenleri ortaya koyması lazım. Sadece savunma baskısı değil. Hücumda potaya gitme, uzunları besleme, penetreyle dış adamları rahatlatma gibi özelliklerini kullanması ona forma yolunu açacaktır.
Peki ya Gökhan… Ersan gitmiş, Savanovic tek kalmış. Buyrun size bir fırsat daha. Tıpkı Fenerbahçe Ülker maçında olduğu gibi dış şutuyla, ribaunduyla fark yaratması gerekiyor Gökhan’ın… Ki en önemli şansında bunu başardı.
Gökhan son çeyrek iki üçlük sokarken gözünüz Ufuk Sarıca’yı ilişti mi? Çocuklar gibi şendi. Tüm takımla kutladı Gökhan’ın sayılarını… Bu da bir şans. Antrenörün tıpkı Doğuş, tıpkı Gökhan gibi bir zamanlar o bençte ‘fırsat bekleyenlerden’ biri olması. Ve gözünü kırpmadan parkelere gençleri salanlardan olması…
Sözün özü; fırsat büyük… Değerlendirmekse Doğuş ve Gökhan’ın elinde…
* Fanatik Basket'te yayımlanmıştır.



