Galatasaray Odeabank Kadın Basketbol Takımı, Avrupa Şampiyonu oldu.
Yani futboldaki karşılığı ile Şampiyonlar Ligi şampiyonu.
Hem de zorlu bir yoldan gelerek.
Sert maçlar oynayarak.
Hem de ev sahibini, kendi evinde evire, çevire yenerek.
Üstelik ezeli rakibine üstünlük sağlayarak.
Yani büyük başarı.
Murat Özyer'den mi başlasam?
Ekrem Memnun hocamdan mı?
Yoksa malzemeciden, masörden, o kızlara inanıp, peşinden koşanlardan mı?
Belki de basketbolcu kökenli dostum Lütfi Arıboğan'dan girmeliyim söze…
Yok!
Bence Işıl Alben kardeşimden.
Bundan birkaç yıl önce sevgili Mihriban Oğuz aracılığı ile bir panelde tanışmıştım.
Aslında fizik olarak öyle basketbolcu olacak yapıda falan değildi.
Ama sonra izlemeye başladım.
Müthiş bir hırs, inanılmaz bir güç…
Oynadığı pozisyon da bir Nevriye olmasını gerektirmediği için yıllarca Galatasaray'ın oyun kuruculuğunu üstlendi.
Başarılarda fazla ön plana çıkmadı.
Ama yenilgilerde, kayıplarda faturayı hep o ödedi..
Ama kimse bilmez ki, oyun kurucu basketbolun ön takımıdır; Işıl Alben olmazsa o takım jant üstü kalır…
O yüzden Işıl özel bir sporcudur Galatasaray için…
Sadece oyun anlamında söylemiyorum.
Benim Galatasaraylı diyenden daha fazla Galatasaraylıdır.
Tribüne de oynamaz.
Yani, yaranmak için yapmaz.
İçinden geldiği için tribünlerle bütünleşir.
Bilir ki sporu bıraktığında yeri orasıdır.
Hattta, geçen yıllarda Fenerbahçe'nin teklifini kabul etmemiştir sırf bu nedenle.
Ve her yıl da en kötü sözleşmeyi o imzalar.
“Sen bizim evladımızsın” denip sırtı sıvazlanır.
Ve şimdi Işıl, ışıl ışıl..
Takımını Avrupa şampiyonu yaptı.
Üstelik boşa düşüyor.
Sözleşmesi bitiyor.
Ve Kuzey civarlarından çok ciddi bir teklif var.
Şimdi Ünal Aysal'a, LÜtfi Kaptan'a ve Murat abisine düşen, Işıl'a, “Kal bizimle, yaşanacak çok şey var bu gemide” demektir.
Galatasaraylılık da bunu gerektirir.
Kalır mı?
Bence kalır.
Ama bu kıza artık hak ettiği parayı da versin Galatasaray!