Pınar Karşıyaka'da harika bir sezon geçiren Milli Takım yardımcı coachu Ufuk Sarıca, 12 Dev Adam imajının son yıllarda sarsıldığını söyledi. Başarılı çalıştırıcı, bunu düzeltmek için de, “Canla başla savaşan, mücadele eden bir takım yaratmak istiyoruz” diye konuştu.
2014 Dünya Kupası hazırlıklarını Bormio’da sürdüren Milli Takımı’ın yardımcı antrenörü Ufuk Sarıca FANATİK’e konuştu. Sarıca, Pınar Karşıyaka’yla yaşadığı başarılı sezonu, coach Ergin Ataman’la
birlikte milli takımda oluşturmak istedikleri yeni sistemi ve hedeflerini anlattı…
-İki yıldır Pınar Karşıyaka’da önemli işler yaptın. Bu başarının nedeni ne?
Bizim şehir ve kulüple enerjimiz tuttu. Karşıyaka’da hep heyecan vardı, zaman zaman alınan iyi sonuçlar vardı ama bir istikrar yoktu. İki olağanüstü sezon geçirdim Karşıyaka’da.
Eurochallange’de final, bütün Euroleague takımlarını yenerek kazanılan bir Türkiye Kupası ve ligde iki yarı final. Varolan basketbol kültürünü sportif başarılarla daha yukarıya taşımaya başladık. Hep üstüne koyarak gidiyoruz. Karşıyaka’da hem seviliyorum, hem seviyorum. Orada maç çok yönetmek çok keyifli ve mutluluk verici. Gelecek yıl da daha iyisini yapmaya çalışacağız.
-Seviye atlamak için ne gerekiyor?
Son iki yıldır her şeyin bütçe olmadığını kanıtlıyoruz. Ama bir basamak daha atlamak için bütçelerin de belli oranda artması lazım. Altyapıdan bir iki tane oyuncuyu A Takım’a monte etmemiz lazım. Umutlu olduğumuz oyuncular var. Karşıyaka’nın Euroleague’e aday olması lazım. Bir sonraki hedefimiz de de Euroleague oynamak.
– Oyunculuk geçmişin, coachluk kariyerini nasıl etkiliyor?
Benim deneyimlerim, yaşanmışlıklarım çok büyük avantaj oluyor. Oyuncuları anlamak, bazı şeyleri daha önceden hissetmek coachlukta önemli. Ben hislerime güvenirim günlük hayatta da kullanırım.
– Kendini geliştirmek için neler yapıyorsun?
Euroleague ve Eurocup’ta çok maç izliyorum. Bunun yanında iyi antrenör seminerleri varsa takip ediyorum. Dışarıdan CD’ler getirip, bazı coachların antrenman düzenlerini takip ediyorum.
-Coach olarak bundan sonraki hedeflerin ne?
Burada yardımcıyım. İleride A Milli Takım’a head coach olmayı tabii ki isterim. Karşıyaka ile Euroleague oynamak ya da Avrupa’da köklü bir kulüpte olmayı hedefliyorum.
– Obradovic’le bir gerginlik yaşandı. Sonrasında neler oldu?
Benim için sahada olan sahada kalır. Obradovic yaptığı o hareketten kendisi de memnun değil. Zaten daha sonra televizyonda özür dilemiş. Sonra yarı finalde karşılaştık, gayet dostça konuştuk. Aramızda bir sıkıntı yok.
-Efes’e doğru zamanda mı geldin?
En kolayı aslında çok erkendi deyip geçmek. Ama ben öyle düşünmüyorum. Hayatta insana bazı şanslar gelir. Onu değerlendirmek gerekiyor. Yaşla alakalı bir durum olduğunu düşünmüyorum. O senenin çok kötü geçtiğini de. Zaten benden sonra da değişen bir şey olmadı. Şanssızlığım Final-Four’un İstanbul’da olması ve bizim favori gösterilmemizdi. Sezon içinde de ciddi sakatlıklar yaşadık. Yeterli zaman verilmedi bana. Zaten benden sonra da 3-4 coach değişti. Doğru bir yol değil. Orada yola 3 yıllık planla çıkmıştık. Başarı için belli bir süre gerekiyordu ama olmadı.
– Kadroda eksikler var. Nasıl bir milli takım izleyeceğiz?
Bizim hedeflerimiz var. Bazı yıldız oyuncular yok. Ama böyle zamanlarda ortaya değişik enerjiler çıkar. Önemli olan sistemi oturtmak ve rolleri belirlemek. Bunu yapabilir, sahadaki dinamikleri yerleştirirsek başarılı olabileceğimize inanıyorum. İşin defans kısmına çok iyi konsantre olmamız gerekiyor. Böyle yaparsak favori olmadığımız bir turnuvada yukarılara gidebiliriz. İsimler önemli değil, sahaya koyacağınız performans önemli. Son senelerde sarsılan bir milli takım imajı var. Bu imajı düzeltmemiz gerekiyor. Bunun için de canla başla mücadele eden, her top için yere atlayan, savaşan bir takım yaratmamız lazım. Zaten bunu yaparsak sonuç olarak da karşılığını alırız.
‘Çalışan-çalışmayan oyuncu vardır’
-Yabancı kuralı ile ilgili ne düşünüyorsun?
Bana göre, çalışan-çalışmayan oyuncu vardır, yabancı, Türk, yaşlı, genç oyuncu yoktur. Biraz süreleri daralacak gibi görülüyor ama bütün Avrupa böyle oynuyor. Öteki sistem bazı şeyleri törpülemeye başlamıştı. 3+2 kuralı ile bazı oyuncuların sahada kalma zorunluluğu oluyordu. Satranç gibi maç yönetmeye çalışıyorduk. Oyuncu değişiklikleri ikişer ikişer yapılıyordu. Bu durum Avrupa’daki başarıyı da etkiliyordu.
– Sadece Türk pasaportu var diye
oynayan oyuncular var mı sana göre? Bazıları için maalesef bu durum geçerli. Nasıl olsa oynuyorum diye fazla çalışmıyorlardı. Mantaliteleri değiştirmek gerek. Şimdi yabancılarla rekabete girmeleri gerekiyor. Bu kuralın iyi yansımaları da, kötü yansımaları da olacak. Belki daha az kaliteli yabancılar getirip, Türk’ün yerine oynatan coachlar olacak. Hatalar olacak. Bu bir geçiş dönemi. Bu sırf kulüplerin, sırf federasyonun, sırf coachların ya da sırf oyuncuların çözeceği bir durum değil. Gençleri yetiştirebilmek için herkesin oturup kafa yorması gerekiyor. Oyuncular da oynamayacakları kulübe sadece para kazanmak için gidiyorlar. O yıl para kazanıyorlar belki ama sonra iki kademe aşağı düşüyorlar. Bunları oyuncuların, ailelerinin, menacerlerin iyi düşünmesi gerekiyor. Bir sürü yanlış yapan oyuncu görüyorum.