Fenerbahçe’nin Euroleague şampiyonluğu dolayısıyla düzenlediği medya gününde yardımcı antrenör Erdem Can ile samimi bir sohbet gerçekleştirdik.
Öncelikle Zeljko Obradovic’in farkını sorduğumuz Erdem Can, şunları söyledi:
“Bir çok farklı koçla çalıştım ve şuna inanıyorum, koçlukta en önemli şey şudur, sen bir pazarlamacı gibisin ve oyunculara kendi ürününü satabiliyor olman lazım. Onlara bunu inandırman lazım. Bunu yapabilen ve yapamayan koçlar var, Obradovic ise bunu son raddesine kadar yapabilen bir isim. Çünkü o kendisi yaşıyor ve hissediyor, bunu gören oyuncunun da başka bir çaresi kalmıyor, koç rol yapmıyor, durumu idare etmiyor. Obradovic burada ilk günden itibaren hep konsantre ve istekli başladı. Hep hedefleri yüksek tuttuk, ilk sene beklediğimizden kötü geçen sezondan sonra da, buraya gelene kadar hep beklentiler, hedefler yüksekti. Hep buraları zorladık, ilk sene belki olmadı ama sizin hedefiniz hep yüksek olduktan sonra başarı geliyor. Çünkü bu hedefler bize tecrübenin yanında zihinsel sertliği de getirdi. Sezon içerisinde doğru eklemeleri de yapınca bu noktaya geldik. Koçumuzun en önemli yaptığı şey beklentileri ve sertliği yüksek tutmak.”
Bu sene Türkiye Milli Takımı’nda asistan koç olarak çalışacak Erdem Can’a Türk oyuncular ve yabancı sınırlamasını sorduğumuzda ise:
“Öncelikle şöyle düşünmek lazım. Yarışmacı, rekabetçi, Avrupa’daki pek çok oyuncuya göre iyi olabilecek oyuncuları ön plana çıkarmak istiyorsanız ne yaparsınız? Onlara olabilecek en iyi rekabetçi ortamı sağlamak istersiniz. O ortamı yaratmak için gereken süreçte Fenerbahçe’deki 6 oyuncuyu da oynatma imkanınız olmuyor. Herkes Yunanistan örneğini veriyor, ben orada da koçluk yaptım. Oradaki yerel lig ile Euroleague farklı, siz oradaki oyuncuları yerel ligde oynatarak hazırlayabiliyorsunuz. İnsanlar, Papapetrou’lar, Mantzaris’ler oynarken, bunların nereden geldiğini biliyor mu? Mantzaris çok ortalama bir takımdan geldi Olympiacos’a, önceki takımında kendini göstermeyi başardı. Şu anki durumuna gelene kadar da yine yerel ligde fayda vererek geldi. Bunları doğru anlamak ve analiz etmek lazım. Siz Fenerbahçe’yi Avrupa’da şampiyon olan, Türkiye’de baş takım olarak görüp, ondan sonra o takımın genç oyuncularının hepsinin süre alacak oyuncular haline gelmesini bekliyorsanız, hele de böyle kimliğe, pasaporta bakmayan rekabetçi, üst düzey bir koç varken, bence haksızlık etmiş oluyorsunuz. Her şeyden önce oyuncularımızı belli bir rekabet düzeyine getirmemiz lazım, ondan sonra bazı şeyler irdelenir. Türkiye Ligi’nde benim en çok eleştirdiğim konu yabancı sınırlamasından daha fazla, quantity (miktar) mi quality (kalite) mi meselesi. Biz quantity’i serbest bıraktığımız için adet olarak yabancıyı bir çok takım alıyor. Ama onların kalitesi ne kadar, bu tartışılır. Neden? Çünkü bütçe olarak daha ucuz yabancılara yöneliyorlar ve bol miktarda alıyorlar. Siz yabancıların gelişine belli kısıtlamalar getirirseniz o zaman alan takımlar da çok kaliteli yabancılar almak durumunda kalır. Ama düşük profilli yabancılar alırlarsa da o yabancı oyuncularla mücadele edebilecek düzeydeki yerli oyuncular da buradan tecrübe kazanır ve sonrasında büyük takımlara gider. Kimsenin hak etmediği yerleri alıyor olması doğru değil, bunu anlamamız lazım. Daha önce 3+2 idi, inanılmaz bir kuraldı. Ben objektif olarak söyleyeyim bu tamamen oyuncuları rahatlatan bir durumdu, tabi farklı kombinasyonlar da düşünülebilir. “
Son olarak sezon içerisindeki kırılma anını sorduğumuz Can, sözlerini şöyle tamamladı:
“Panathinaikos serisine başlamadan önceki boşluk normal sezon içerisinde olabilecek bir boşluktan daha fazlaydı. O süreçte biz takım olarak sağlıklı ve beraberdik. Sağlıklı ve beraber olduğumuz zaman üstesinden gelebiliriz diyorduk. O arada bir de önümüzde böyle 8 günlük bir boşluk olunca, takım taktik, teknik ve mental olarak hazırlanabildi. Panathinaikos maçı direkt sıçrama noktamız, ama ondan önceki bu süreçte çok önemliydi.”
Röportaj: Kaan Baytur & Kenan Alpay – Basket Dergisi