Bir kulüp için en tehlikeli şey bir kişinin ağzına bakmak. Ağa sağından mı kalktı, solundan mı kalktı? Neşeli mi, sinirli mi? Elini cebine atacak mı? Atarsa kaç para verecek?
Kolej 1954'te kurulmuş, geçmişte altyapılarda Türkiye Şampiyonlukları kazanmış, milli takımlara sayısız oyuncu vermiş bir çınar. Ne var ki 45 bin mezunu Türkiye'de özel sektörde ve kamu sektöründe söz sahibi, makam sahibi, para sahibi insanlar kulüple ilgilenmediler ve herşey bir adamın dudağından çıkacak sözlere bağlı kaldı. Dolayısıyla suç sadece bir kişinin değil, hepimizin…
Kolej, Erman Ilıcak'ın inadından vazgeçmesini dilemekten öte birşey yapamıyor. Demek ki camia olamamışız.
Bugün 7 Eylül…Ligin başlamasına bir ay kadar bir süre kaldı. Kolej'de idmana çıkanlar İsmail Yüceer, Kutay Akpulat, Can Coşkun, Yesukan Onan, Atilla Dağdelen, Eray Karaca, Yiğit Baran ve birkaç genç daha. Kendi yaş gruplarında iyi oyuncu olsalar da BSL onlara iki-üç boy büyük. İyi ihtimalle TB2L'de oynayabilirler ama ağanın kararırında değişiklik olmazsa BSL'de Datome, Heurtel, Tyus, Wanamaker ile aynı sahada olacaklar. Selfie çektirmek için değil, karşılıklı oynamak için. Karşı taraf insaf etmezse her maç 100 farkla sona erecek.
Benim merak ettiğim konu şu. Seçim öncesinde 3 bin kişilik basketbolcu ordusundan, Eurocup'ta çeyrek finalde daha iyi sonuçlar vaad edip hiçbirşey yapmayan ve Ağustos'un ortasında takımı gayrimeşru çocuk gibi cami avlusuna bırakan Rönesans TED yöneticileri maçlara gelebilecek mi?
Kendinizi o çocukların annesi-babası yerine koyun. Çocuğunuz her sokağa çıkışta eve dayak yemiş şekilde geliyorsa bir sonraki gün evde mi tutarsınız, "Git, yine sopa ye" mi dersiniz. Gencecik çocukların günahı ne? Onların yaşayabileceği psikolojik travmaya karşı yöneticiler acaba bir psikoloji servisiyle anlaşma yaptı mı?
Ümidimi hala korumak istiyorum ama galiba hayal görüyorum…
Kaynak: Basketfaul



