Fenerbahçe BEKO, iki gün arayla, iki farklı formatta oynayan, birbirinden tamamen farklı yapıdaki iki rakibine karşı nasıl oynanması gerekiyorsa öyle oynayarak iki altın değerinde galibiyet çıkardı.
İki çok zor deplasmandan Play-Off yolunda kendisine çok önemli avantaj sağlayan zorluk derecesi son derece yüksek maçları galibiyet hanesine eklemiş olmak, son 13 maçın 12’sini kazanmak gerçekten rüya gibi…
17 Aralık’taki Zalgiris deplasmanındaki ağır yenilgiden sonra ayağa kalkıp, 2,5 ay gibi bir sürede bambaşka bir takım haline gelen Sarı-Lacivertliler, basketbolda çok da kolay göremeyeceğimiz bir evrim sürecini tırmandırarak, her geçen maç basketbol kalitesinin üzerine koyarak yola devam ediyor. Bize de bu güzel tabloyu keyifle izlemek ve alkışlamak düşüyor…
AX Armani Milano deplasmanında teknik açıdan üst düzey, son derece yetenekli bir oyuncu grubuyla kıran kırana bir yarışa girip galip çıkan Kanarya, dün de fiziksel özellikleriyle sivrilen, direnci çok yüksek atletik ve bir o kadar da sert bir rakip olan ASVEL’in üstesinden geldi… Resmen ‘dayak yiyerek’ ama bir an olsun geri adım atmadan, kırılma yaşamadan, inancını yitirmeden kazanacak yolu yine buldu Fenerbahçe BEKO…
Dün gece övgülerin en büyüğünü hak eden isim kuşkusuz Nando De Colo’ydu. Sezon başında haklı olarak eleştirdiğimiz Fransız guard, Fenerbahçe’nin yaşadığı evrim sürecinin bir sembolü oldu adeta… Dibe vurduktan sonra küllerinden doğup, takımının liderliğini oyunun iki yönünde de sahaya yansıtan, sıkıştığı anlarda ‘kurtarıcı’ rolüne bürünüp gerektiğinde takım arkadaşlarına servis yapan, her topa atlayan, sahaya karakter koyan bir lider… Dün yine müthiş oynadı De Colo… Kırılma anlarında maçı kazandıran üçlüğü çemberden geçirmek, eli titremeden topu potaya göndermek ayrı bir meziyet. O’nu izlemek ise ayrı bir keyif…
Kyle O’Quinn’e de ayrı bir parantez açmak gerek… O’nun da eksiklerini gidermek için gösterdiği çabaların meyvelerini almaya başladığını görmek güzeldi dün… Maçın kırılma anlarında Sarı-Lacivertli takımın Çek yıldızı Vesely ile birlikte oyuna akıl koyan, bazen sahada bazen de kenarda takım arkadaşlarına pozitif enerji veren yönüyle de özel bir karakter O’Quinn…
Barthel’in yavaş yavaş ritmini bulması, Gudiric ile Pierre’in takımın ‘sigortası’ olarak sivrilmeye devam etmeleri, Brown’ın De Colo ile birlikte ‘tamamlayıcı’ rolünü benimsemesi, Ahmet’in aldığı sürenin hakkını veriyor olması Fenerbahçe BEKO’nun kalan 6 maçtaki en önemli artıları…
Sezon başından beri katkı anlamında Sarı-Lacivertli takımın en zayıf halkası Ulanovas… Litvanyalı forvet, takımın dibe vurduğu süreçte de, ayağa kalkıp ortalığı kasıp kavurduğu zaman diliminde de bekleneni veremedi; veremiyor. Sakatlıktan döndükten sonra dün yine ilk beş başladı, olmadı. İkinci yarının başında yine sahadaydı, yine olmadı; olmuyor. Zalgiris’teki havasını bir türlü bulamadı. Ama her nedense Kokoskov ona şans tanımaya, güvenmeye devam ediyor. Herhalde bir bildiği vardır; göreceğiz. Ama şurası da bir gerçek ki Ulanovas’ın aldığı şansı bir başka oyuncu bulsa, mesela Eddie’de ısrar edilse, ona verilen şansı ve krediyi ABD’li oyuncu alsa acaba ne olurdu; bunu da merak etmiyor değilim. Aynı şeyi Bobby Dixon için de söyleyebiliriz. Umarım O’nun da bu süreçte sırası gelir.
Evet; Kanarya üst üste iki kritik galibiyetle çok önemli bir virajı geride bıraktı. 3 maçlık deplasman serisinin son ayağı haftaya Valencia olacak. 13 maçta gelen 12 galibiyet, bunun getirdiği özgüven, birlikte hareket etme, liderini bulma ve takım ruhu ile Fenerbahçe BEKO’nun tüm ihtişamıyla ‘umut vaad eden’ görüntüsü çok şeyi ifade ediyor. Dileriz bu yolun sonu Play-Off olur.