Maçın bitiminde İvkoviç'in skorbord'a boş bakışı hala gözlerimin önünde. Şaşırmış, neye ugradığını bilmeyen mutsuz bir ifadeyle donup kalmıştı. Shapıja'nın yanına geldiğini bile farketmemiş, ancak koluna dokunulduğunda reaksiyon vermişti.
Atina “Sirtaki'sine” ağır ve temkinli başladı Fenerbahçe Ülker. Hücumda topun kıymetini çok iyi bilerek, ev sahibi takımın baskısına ayak uydurmadan, en iyi pozisyonu buluna kadar sabırla bekledi. Böylece savunma yerleşimimde dengesiz yakalanmayarak, adam adama yardımlaşmalı ve pota altını çok iyi kapatan savunma anlayışını yanlışsız uyguladı. Farkın açılmamasının en büyük nedeni oluşturduğu bu taktik anlayışıdır. Maçın sonuna kadar disiplin içerisinde ve takım olarak ortaya koydukları mücadeleye sadece “Şapka” çıkarılır. Nitekim, azgın Yunan seyircisi bile maç bitiminde sahayı sakin bir şekilde terketti.
Maçın dört çeyreğine şöyle bir baktığımızda, zaman zaman zor anlar yaşadık. Özellikle sayı bulmakta sıkıntı vardı. Ukiç ve Tomas'ın kenarda olduğu dakikaları savunmada ki gayretimizle kapatmaya çalıştık. Kaya'nın erken faul problemi ve aldığı teknik faul sonrası oyun dışı kalması morallerin biraz olsun bozulmazsına neden oldu. Ama oyuna sonradan giren bütün oyuncular müthiş katkıda bulundular. Başta Predzliç. Savunma yaptı, baskıya topu götürdü, ribaund aldı ve sayı attı. Son çeyrekte, bütün oyuncular adeta çoşmuştu. Lavranoviç, Mey, Oguz boyalı alanda çelik bir duvar örmüş, gelen bütün delici silahlar geri tepmeye başlamıştı. Avrupanın en skorer kısa oyunculara sahip OLimpiyakos takımı adeta bozgunu uğramış, alışa gelmiş pozisyonların hiç birini bulamamanın verdiği hırçınlıkla aralarında atışmaya başlamışlardı. Dağılan bu takımı deneyimli coach İvkoviç bile ayağa kaldıramazdı. Son iki dakikaya girildiğinde iş zaten çoktan bitmişti.
Fenerbahçe ilk sekizin kapısını aralayarak, içeriye ayağını sokmuştur.
Bu savunma prensipleri ve takım ruhuyla oynamaya devam ederse, uzun yıllar aradan sonra Final Four hayalimiz gerçeklleşecektir.
Eurolig'te mücadele eden diger temsilcimiz Efes Pİlsen'e gelince. Bana hala güven vermeyen bir görüntü içerisinde.
Yanlış anlaşılmasın Siena galibiyetini küçümsemiyorum. Aksine bu takımın doğru yönetilirse gruptan en kötü ikinci olarak çıkacağını düşünüyorum. Raduljca ve Murray'ın takıma uyumu ne kadar çabuk olursa sonuçlara etkisi o denli pozitif olacaktır.
Efes'in biran önce takım olması gerekiyor.
Türkler bir yanda.
Yabancılar bir yanda.
Coach bir yanda.
Yardımcılar bir yanda.
Tuncay Özilhan ve Engin Özorhun Tribünde.
Birilerinin “Efes Hepimizin” demesi gerekiyor.



