Avrupa Ligi Top16’da son 3 haftaya girerken kıyasıya bir mücadele sürüyor. Rakiplerinden net şekilde ayrılan en önemli takım Barcelona. Katalan ekibi F Grubu’nda birinciliği garantiledi sayılır.
Bir de elbette altta diğerlerinden kopan takımlar var. E Grubu’nda iki Alman takımı rakipleriyle oynadıkları 20 maçtan da mağlubiyetle ayrıldılar. F Grubu’nda ise ne yazık ki iki temsilcimiz F.Bahçe Ülker ve Beşiktaş benzer bir durumda 20 maçın 19’unu kaybederek yarıştan koptular.
Ancak Alman takımları ile iki temsilcimiz arasında önemli bir fark var. Yenilmek sporun doğası. Hele basketbol gibi iki ihtimalli bir sonuç yaratan sporda doğasının yarısı. Ancak yenilmek var yenilmek var. Sadece geçen haftaya bakarsak iddiası tamamen bitmiş takımlarımızı, Alman rakipleriyle aynı resme koyarsak durumu daha net görebiliriz. Alba Berlin, Panathinaikos deplasmanında dağıldı belki ama Brose, Anadolu Efes’e karşı İstanbul’da sonuna kadar direnip uzatmada yenildi. Öte yandan F.Bahçe, Caja Laboral deplasmanında bir ara 56-26 gerideydi. Beşiktaş ise Barcelona önünde daha 11 dakikada 29-11 gerideydi.
SAYGI LAZIM
Türk ve Akdenizli olmanın yan etkileri var elbette bu sonuçlarda. Nasıl heyecanımız yükseldiğinde çağlayıp coşan takımlara sahipsek, işler iyi gitmediği zaman başı önünde düşen, küsen bir spor kültürümüz var. Almanlar malum. Her ne kadar basketbolları iyice Amerikan etkisine girmiş olsa da doğalarına iş disiplini hakim. Her tür ahval ve şeraitte dahi ellerinden geleni yapıyorlar. Mesela belki F.Bahçe’nin numunelik bir Khimki galibiyeti var ama takımların toplam averajlarına bakarsak iki Alman takımı 20 maçta ortalama 11 fark yemişler. F.Bahçe ve Beşiktaş’ın yediği ortalama fark 17. Almanlar 20 maçta sadece 3 kez 20 üzeri fark yediler. 2 temsilcimiz ise tam 9 defa. Üstelik geçen haftaki gibi erken kopan maçlarda rakiplerin tempo düşürmesi ve genç oyuncularını oynatması da bu rakamların daha dramatik olmasını engelleyen en büyük faktör.
Fakat oluşan tablo artık kabul edilemez bir noktaya geldi. Her şey bir yana oynanan maça, giyilen formaya, izleyen seyirciye ve yapılan işe saygı göstermek gerekiyor. Kimse yaşanan bu sezondan sonra takımlarımızın Alman disiplini sergilemesini beklemiyor. Ancak mücadele etmemek, tamamen maçlara angarya gibi bakmak da ne spora ne de profesyonelliğe yakışmıyor.
Miami Heat 23’e ulaştı
1 Şubat’taki Indiana yenilgisinden beri NBA’de kimse Miami Heat’in bileğini bükemedi. Üst üste 23 maç kazanan takım NBA tarihindeki en uzun ikinci galibiyet serisine ulaşmış durumda. Şimdi herkes bir zamanlar imkansız gibi görünen Los Angeles Lakers’a ait 33 maçlık seriye ulaşıp ulaşamayacaklarını merak ediyor. Açıkçası Miami’nin formu ve fikstürüne bakınca bu ihtimal gerçekten var. Önlerindeki 10 maçtaki rakiplerinden 7 tanesi çoktan play-off umudunu yitirmiş ligin zayıf takımları. Diğer 3 maçtan ikisi sakatlıklarla boğuşan düşüşteki Chicago ve New York’a karşı. Belki de bu 10 maç içinde Miami’nin favori olmadığı tek karşılaşma Mart’ın son günü deplasmandaki San Antonio mücadelesi.