Türkiye’de basketbol özellikle İstanbul’da gelişiyor. Önümüzdeki yıl Efes’e Ivkovic’in de katılmasıyla basketbol tarihimizin en çekişmeli ligi bizi bekliyor. Anadolu’nun birçok şehrinde de olumlu hareketler var. Ama Türk Basketbolu’nun temel taşlarından Ankara ortada yok. Basketbolumuzun en önemli isimlerinden ikisinden bahsetmek istiyorum.
1900’lü yılların ortasında İstanbul’da basketbolumuzun en güçlü koçlarından Samim Göreç, Ankara’da ise Armağan Asena vardı. İkisi de basketbollarını geliştirmek için Amerika’ya gittiler. Samim Göreç’in gittiği yerde basketbolda set oyunu denen önceden hazırlanmış, taktiğe dayanan basketbol anlayışı geçerliydi. Armağan Asena ise taktiğe dayalı olmayan, motion ofens (serbest oyun) anlayışının hakim olduğu bölgede çalışmasını sürdürdü. İkisi de Türkiye’ye döndüklerinde İstanbul takımlarında taktik anlayışı zirveye tırmandı. Ankara’da ise serbest oyunla çok sayıda iyi oyuncu yetişti ve Ankara Türkiye’nin iyi hatta büyük oyuncu yetiştiren merkezi oldu. Bu yüzen biz İstanbullu koçların yıllarca en büyük başarısı Ankara’dan oyuncu transfer etmek üzerine odaklıydı. Ankara’da o sıralarda Mülkiye, Harbiye, Ankara Koleji gibi çok sayıda takım zirveye oynardı. Biz bu Ankara takımlarında oynamak için can atardık ama bugün herşey değişti. Türkiye’nin birçok şehrinde basketbol gelişirken, Ankara’da basketbol giderek sessizleşti. Bu yüzden de yıllardır Türkiye Ligleri’nde başa oynayan ve oyuncu yetiştiren Ankara takımı kalmadı.
Bunun şunun için yazıyorum: Türk Basketbolu’nun Ankara’ya ihtiyacı var. Eğer Ankara eski günlerini hatırlar ve zirveye oynayacak bir veya iki takımı yaratırsa Türk Basketbolu’na zirve yolu açılır. Bu yüzden Türk Basketbolu Ankara’yı bekliyor diyebiliriz.
Bugün Ankara’da TED Ankara Kolejliler takımı var. Başlarında da Türkiye’nin en kıymetli koçlarından biri Ercüment Sunter var. Ama Kolej takımına gösterilen maddi, manevi ilgi yetersiz. Türk Telekom, Türkiye’nin en güçlü firmalarından biri. Hazırladıkları reklam filmi harika ama takımları için aynı şeyi söylemek imkansız. Bugün Ankara takımlarını zirveye taşıyacak yönetici veye yönetim kurullarını heyecanla bekliyoruz.
Eskiden bir şarkı vardı… “Ankara, Ankara, güzel Ankara, seni görmek ister her bahtı kara” diye başlardı. Bugün Türk Basketbolu Ankara basketbolunun büyümesini bekliyor. Bu çağrı sadece benim değil, Türk Basketbolu’nun çağrısı. Umarım, duyan çıkar ve Ankara Basketbolu tarihteki yerini alır.
Gelelim günümüze… Bugün basketbolumuzda iki konu var: Milli Takım’da hangi devşirme oyuncuyu oynatacağız ve kulüp takımlarında kaç yabancı oynayacak sorularına cevap arayıp duruyoruz. Yazık Türk Basketbolu’na! Genç yetenekleri nasıl hazırlarız, onları nasıl büyük oyuncu yaparız konuları hiç konuşulmuyor. Bu yüzden ben genç koçlarımıza ve genç oyuncularımıza bazı uyarılarda bulunmak istiyorum.
Genç koçlarımız, dikkatinizi “taktik oyunlarına” değil, “oyuncularınıza” odaklayın. Elinizdeki oyuncunun uyguladığınız oyundan daha önemli olduğunu kabullenin ve gerekeni yapın. Genç koçlar… Oyuncularınız için bir not defteri hazırlayın. Onların neleri iyi yapıp, nelerde yetersiz kaldığını not edin. Düşünceler yazıya dönüşmeden başarı gelmez, bunu unutmayın. Notlarınızı kısa sürelerde sık sık inceleyin. Koyduğunuz hedeflerin ne kadar gerçekleştiğini size yazılar ve rakamlar açıklayacaktır. Antrenmanlarda yaptırdığınız drillere de bir hedef koyun. Bu drill ile oyuncunun nesini geliştirmek istiyorsanız bunu oyuncularınıza anlatın. Özetle sadece koç olmayın, öğretmen de olun.
Öğretmen olmak demek, öğrenmenin sonu geldi demek değildir. Bugün internette yüzlerce koçların bilgisini geliştirecek siteler var. Onları devamlı izleyin. Size faydalı olacak CD’ler youtube’da dopdolu. Hiçbirini kaçırmayın.
Genç oyunculara gelince… Sizi daha iyi oyuncu yapacak koçun adı, kendi adınızdır. Bu koçu görmek için aynaya bakmanız yeterli olur. Siz aklınıza büyük bir oyuncu olma hedefini yerleştirmişseniz, sizden başka hiçbir koç sizi istediğiniz yere götüremez. Büyük oyuncu olmanın yolu mükemmel dripling yapmaktan geçer, bunu unutmayın. Topu hakimiyetinize alın, onu vücudunuzun bir parçası yapın. Topla yatın, topla kalkın. İyi driplingci olmak sizi hem iyi şutör, hem de iyi pasör yapar. Bugün Banvit’in tartışılmaz en iyi oyuncusu olan Chuck Davis’in Basketfaul’de bir röportajı var, onu okuyun. Chuck Davis 2.04 m boyunda bir oyuncu ama çok yönlü bir oyuncu olma başarısının sırrını “Okula giderken ve gelirken yolda dripling yapardım” diye açıklıyor.
Evinizde de bir topunuz olsun. Sakatken, antrenmanlara çıkamazken bile oyununuzu geliştirebilirsiniz. Televizyonda basketbol seyrederken bir iskemleye oturun, topu bacaklarınızın arasından, ensenizin etrafından dolaştırın, topu tokatlayın. Bileğinizin ve dirseğiniz arasındaki adaleyi güçlendirin. Sakatlığınız geçip sahaya çıktığınızda evdeki çalışmalarınızın bile sizi daha iyi oyuncu yaptığını göreceksiniz. Tabii antrenmanlarda çok daha konsantre olun ve yoğu çalışın. Aklınızdan daha iyi oyuncu olmak kelimesini hiç çıkarmayın, “daha” kelimesini hiç unutmayın. Drilleri “kaç kere” yaptığınıza değil, “nasıl” yaptığınıza konsantre olun.
Bugün dünyanın en iyi oyun kurucularının çoğu siyahiler. Chris Paul’un sürat değiştirip vitesi birden, dörde çıkararak hızlanarak adam geçtiğini görün. Ayrıca vitesi dörtten bire alıp aniden yavaşlayıp kendisine şut fırsatı yaratan “hesitation” (tereddüt) driplinglerini dikkatlice izleyin. Top elinizde ilen saha görüşünüzü yaymaya çalışın ki, sizi seyredenler “bu adamın galiba kafasının arkasında da gözü var” desinler. Dripling yaparken bir yandan da kafanıza savunmayı geliştirme kararını yerleştirin. Bugün Türkiye’de en saldırgan savunma yapan iki oyuncumuz var. Göksenin Köksal kenardan maç seyrediyor, Doğuş Balbay ise şutunu geliştirirse çok önemli bir yeniliğe imza atacak. Oyun kurucuların özelliklerinin hemen hemen tamamı hücumla ilgilidir. Savunması da çok iyi bir oyun kurucu sayısı çok azdır. Doğuş Balbal bu özel duruma yakın ama onun da şutunu geliştirmesi şart.
Devşirme oyuncu seçmek mi çok önemli, bu oyuncuları geliştirmek mi önemli? Kararı siz verin…
Sevgiler, saygılar…