Hafızaları biraz yoklayalım, çok fazla maziye gitmeye gerek yok, bundan 8 yıl öncesi yeterli olacaktır.
ULEB'in ikinci büyük kupası, 54 takımın 9 gruba ayrıldığı, uzun sürecek bir format ile başlamıştı. Telekom, Beşiktaş ve Galatasaray ülkemizi temsilen yarışın içinde olan takımlardı. Kupanın başlıca favorileri; Girona, Kazan, Badalona, Valencia, Dynamo Moscow, Gran Canaria, Beşiktaş ve süpriz olarak da belki Galatasaray’dı. Takım adına parlak ve istikrarlı geçen o dönem, benim fizyolojik ve psikolojik olarak hayatımda verdiğim en büyük sınavdı. Grupta kazandığımız Girona maçından sonra dizimdeki ağrılar başlamıştı, tabii o zaman bu durumun giderek büyüyeceğini ve kariyerimi etkileyeceğini bilemezdim. Takımdan ayrı kaldığım dönemde hissettiklerim; küçük bir çocuğun en sevdiği oyuncağı elinden alındığındaki gibiydi. Sabırsız, öfkeli, isyankar… Maalesef bu dönemde benim takımım bir süreliğine koç ve oyunculardan oluşmayacaktı; masörümüz Osman Aşbay, terapistim Nevzat Yüksel, kondisyonerimiz Semih Eroğlu ve doktorum Ömer Taşer yeni takımımın üyeleri; rakip de kronik sakatlık olacaktı. Uzun ve bir o kadar yorucu geçen sezonun meyvelerini toplamaya gelmişti sıra. Geçirmem gereken operasyonu erteleyip iki ay aradan sonra takıma geri dönmüştüm. Fizik olarak hazır değildim ama özlemin vücutta salgılamış olduğu adrenalin en büyük ağrı kesicimdi. O zamanlar, Torino'daki son sekiz öncesi kalan tek engel Gran Canaria idi. Şu an durum farklı olsa da, Galatasaray Odeabank'ın final yolunda tarihi fırsat yakaladığı bir gerçek ve kalan tek engel yine Gran Canaria! 8 sene önce, İstanbul'daki maç, rakip çemberi bombardımana tuttuğumuz ve takım halinde müthiş oynadığımız bir akşama dönüşmüştü. Devreyi 57-32 maçı da 99-74 kazanıp tur için dev bir adım atmıştık. Koçumuz Murat Özyer'in temkinli tutumu, büyük avantajın bizi rehavete sürüklemesini engellemişti. Canaria adasındaki maçı 88-79 kaybetmiş olsak da son 8 için Torino biletini almıştık. Çeyrek finaldeki rakip Beşiktaş ve koçları Ergin Ataman'dı. Son topa kadar nefeslerin tutulduğu ve müthiş krize sahne olan maçı 61-60 kazanıp son 4'e kalmıştık. Yarı finalde, kupanın şampiyonu Badalona'ya yenilip (83-90) final şansımızı tarihe gömmüştük. Hafif tozlanmış ama yeri unutulmamış raflardan günümüze gelelim şimdi. Sarı-kırmızılılar için yine tarihi bir an yaşıyoruz, Gran Canaria yine rakip ama bu kez yarı finalde.
Sezon içinde sakatlıklarla beraber birçok şanssızlık yaşasa da yarı final serisinin favorisi Galatasaray. Çünkü saha kenarında taraftarın inandığı iddaalı bir lider var; Ergin Ataman. Takımın iskeleti sağlam; Sinan Güler, Micov ve Lasme, yardımcılar formda; Chuck Davis, Blake Shillb,Jerrels ve Caleb Green. Enerji depoları full; McCollum ve Göksenin. En önemlisi, ülkemizin ve insanlığın içinde bulunduğu çok zor günlerde Abdi İpekçi'yi korkusuzca dolduran taraftarı. Bu sezon sahasında oynadığı 21 resmi maçta 2 mağlubiyet alan sarı kırmızılılar ortalama 83,9 sayı ile EuroCup'ta 5. sırada. Canaria'dan daha güçlü bir savunma takımıyız ve oyunu değiştirecek daha kaliteli oyuncu profiline sahip olduğumuz da aşikâr.
Normal sezonda aldığı 2 mağlubiyeti de deplasmanda alan ada ekibi, son 32 ve play-off'ta aldığı 3 mağlubiyeti de evinde aldı. Maç başına 19.4, toplam 388 asist ile Eurocup'ta topu en iyi paylaşan takım. Aynı zamanda 85,2 sayı ortalamasıyla ligin sayı lideri.
Parlayan bir yıldızı olmamasına rağmen, takım olgusunu benimseyen, beraber kazanıp, beraber kaybeden bir rakip Gran Canaria. Bunda da en büyük payı tabii ki tecrübeli koç Reneses'e vermemiz gerek. İspanyol antrenör de kupa koleksiyonuna bir yenisi eklemek ve parlak olan CV'sini biraz olsun güncelleme peşinde.
2.17'lik Sloven uzun Omic, takımın omurgası, %64'lük (101/158) 2 sayı isabeti nerdeyse kusursuz.
İspanyol guard Albert Oliver ve Kevin Pangos maç başına 9,5 asistle organizasyonu üstlenen iki isim. Kanadalı oyuncunun bu sezon eli çok sıcak. Pangos, (38/72) % 52,8'lik üçlük yüzdesi ile takımın ve ligin en iyi şütörü.
İki eski BJK'li Seeley, Brad Newley kanatlarda iyi tanıdığımız isimler. Sasu Salin'i de unutmamak lazım, Finlandiyalı guard 20 maçta 11.9 sayı ortalama tutturmuş durumda ve formda.
Valencia'dan bu sene gelen Pablo Aguilar, power forvet pozisyonunda cezacı. (%40 3'lük)
Süre/sorumluluk oranında, Alen Omic dışında, parkede yer alan her oyuncunun dış atış tehtidi var ve bu da onları eşleşmesi güç bir takım haline getiriyor. Tempoyu belirleyecek doğru oyun planı ve uygulaması serinin kilidi.
İlk maçta Abdi İpekçi'nin büyülü atmosferine, sabırlı ve oyuna nerede müdahale edeceğini bilen 15.000 taraftara çok ihitiyaç var. Serinin 80 dakika olduğunu unutmamak ve sakin kalabilmek çok mühim.
Çarşamba akşamı yaratılacak sinerji ile epik bir zafer ve biraz da sayı avantajı hiç fena olmaz. İyi şanslar Galatasaray Odeabank.