Geçmiş tecrübelerden iyi/kötü dersler çıkarmak ve doğru olanı yapmak daha kolayken TBF yönetenleri nedense tam tersini yapmayı tercih ediyor.
Örnekleri saymakla bitmiyor!
Geçtiğimiz yıllarda Spor Toto Türkiye Kupası eleme guruplarının oynanacağı maçlar için önerilen şehirler arasında bulunan ama Yönetim Kurulu’nda bu yıla kadar (seyirci kapasitesi, güvenlik açıkları, 4 takım seyircisinin yerleşim zorlukları, potaların tavandan asılı olması gibi nedenlerden) kabul görmeyen Edirne Mimar Sinan Spor Salonu bu sene ne oldu da kabul edildi? Sanırım seçimde desteklemenin hediyesi oldu!
Spor Toto Türkiye Kupası şifreli olarak yayınlanıyor, bu nedenle büyük bir kesim basketbolsever maçları izleyemiyor.
TBF bu tür organizasyonların televizyon yayın haklarını satmak konusunu uzun yıllardır halledemiyor. Lig kurulu sonrasında Sayın Ali Özsoy’un demecindeki gibi bir agresif pazarlamanın somut örneklerini de henüz göremediğimizden bu organizasyonları bir süre daha şifreli kanalda izlemeye devam edeceğiz.
Pazarlamanın değil agresifinin pasifinin bile olmadığının kanıtları Spor Toto Türkiye Kupası saha içi reklamlarının sadece bir tane olması, (geçen senelerde en az beş adet olurdu) oynanan salon kapasitesinin 1000 kişi olmasına, şehrin takımı Olin Edirne ve Fenerbahçe Ülker gibi ülkemizin her yerinde seyirci olan takımlarımız olmasına rağmen salonun tamamen dolmamasıdır. Çok çalışmak lazım çok!
Tamam, ligin şifreli kanalda yayınlanmasına alıştık, bu tür maçların yayın haklarını satamıyorsunuz, ligin yayıncı kuruluşuna bedelsiz veriyorsunuz.
Zaten Türkiye Kupası’nın sponsoru Spor Toto yani devletimiz, durum böyle olunca maçların yayınını TRT’ye verin, şifresiz yayınlansın, tüm basketbolseverler seyredebilsin. Bu bile basketbolun tanıtımı için en doğru ve hızlı yollarından biridir.
Dünyada basketbolda hatta tüm sporlarda yapılan organizasyonlardaki akreditasyon kartlarına bakacak olarsanız karşıdan bakıldığında kolayca görülen fotoğraflı, boyundan asılı büyük dizayn edilmiş kartlar olduğunu görürsünüz.
Geçen seneye kadar yapılan uygulama böyle iken bu yıl kullanılan kartlar tam ilkokul öğrenci pasoları görünümünde, ceket cebine asılı dizaynda olmuş (ceketi çıkartan kemerine taksın). Zaten spor güvenlik sorunlarının olduğu ülkemizde kartları görmek, kişiye ait olup olmadığını görmek için dürbünle bakmak gerekiyor.
Bu kadar önemli ve detay olan bir konuyu hafife almak umarız sezon içinde güvenlik zaafı yaşanmasına neden olmaz. İlerlemek yerine iyice geriye gidiyoruz sayın ligler direktörü!
Bir turnuva düşününün adı federasyon kupası olsun, TB2L takımları katılsın, günler öncesinde kuraları çekilsin, statüsü açıklansın, hangi salonda oynanacağı açıklansın, takımlar buna göre konaklama ve ulaşım hazırlıklarını yapsın, antremanlar açıklanan salonda başlasın, hatta resmi maç oynansın, ertesi gün “Pardon burada bir partimiz salonu kiralamış maçları başka salonda hatta salonlarda oynayacaksınız” denilsin.
Yok artık!
Seçim söylemleri içinde yer alan daha sonrasında birçok yayın organında dile getirdiğiniz “antrenörlerimiz, hakemlerimiz, oyuncularımız ve taraftarlar için” ‘Code of Conduct diye açıkladığınız ve TBF sitesinin en altlarında yer alan davranış kuralları içine neden TBF’nin saydığınız kurum ve kişilere karşı olan davranış kurallarını eklemediniz?
(Code of Conduct konusuna ayrı bir yazıda değinmek gerekiyor!)
TBF’nin bu kişi ve kurumlara karşı bir sorumluğu yokmuş gibi davranıyorsunuz ve konumunuzu üst kimlik olarak sınıflandırıyorsunuz sanırım.
Maçları seyredecek olan seyirciye değişen programı nasıl anlatacaksın ne zaman, nereye gideceğini nasıl öğrenecek? Sonra da maçlara seyirci gelmiyor demeyin, adam nereye geleceğini bulamıyor ki sayın ligler direktörü!!
Günler önce program açıklıyorsunuz ama salonun programını kontrol etmiyorsunuz, ya da bu durumu önceden biliyorsunuz ama takımlara söylemiyorsunuz. Nereden bakarsanız bakın liglere verilen değer bu kadar maalesef!
Daha önceki bir yazımda belirttiğim gibi federasyonumuzun sadece milli takım federasyonu olmadığını kabul etmesi ve tüm liglere hak ettikleri değer ve önemi vermesi gerekiyor. Aksi takdirde liglerimizin ne kadar değerli olduğu, üst seviyelerde olduğu, hatta Avrupa’nın en değerli ikinci, dünyanın en değerli üçüncü ligi olduğu gibi söylemlerle kendimizi kandırmaktan öteye geçemeyiz.
Ne zaman final four’da iki takımımız oynar, biri şampiyon olur, milli takımlarımız Avrupa şampiyonu olur, salonlarımız biletli seyirci ile dolar, ne zaman liglerimizin hepsinin isim ve yayın sponsorları olur, bazılarının dile getirdiği gibi ne zaman adil ve doğru maç yöneten hakemlerimiz olur, ne zaman adil ve doğru karar veren tek adam olmayan federasyon yönetimimiz olur, ne zaman başkandan sonra en güçlü olmak, kendi çıkarları için kavga etmeyen ortalığı karıştırmayan kişileri ezmeyen, korkutma bağırma ile yöneticilik yapmayan profesyonel idarecilerimiz olur, ne zaman?
Ne zaman olur bilmiyorum, ama olduğu zaman liglerimiz değerli, basketbolumuz üst seviyede, en önemlisi basketbol federasyonumuz saygın olur.
YUSUF ERBOY
NOT: Sayın Ali Özsoy’dan tahmin edeceğiniz gibi bu hafta da cevap alamadım.