NBA All-Star haftasonunun bir zamanlar en merakla beklenen aktivitesiydi smaç yarışması. Ancak 2000’lerin ortasından itibaren büyük isimlerin katılmaması ve yarışmacıların yaptıkları teatral gösterilerin smacın önüne geçmesi ile işin tadı biraz kaçtı. Ama bu sene uzun yıllardır en heyecan veren smaç yarışması meraklılarını bekliyor. Belki halen LeBron James, Blake Griffin gibi sadece isimleri heyecan veren isimler yok ama belki de ligin en iyi 5 smaç ustası yarışacak pazar sabaha karşı. Katılımcılardan en az şans verileni Kenneth Faried… Düşünün çekişmeyi. Terrence Ross, Eric Bledsoe, Gerald Green ve Jeremy Evans değişik seviyelerde zaten smaç şampiyonu olmuş her biri bu konuda çok özel isimler. 6. isim ise bizim de oldukça aşina olduğumuz biri. Türkiye’de de smaç şampiyonu olan (gerçi gittiği her yerde oldu ama) James White. Smaç konusunda bir efsane olan şimdiden de “5 tane 50 puan alacak smacım hazır” diyerek rakiplerine gözdağı verdi bile.
Fener başa sardı
F.BAHÇE Ülker Türkiye Kupası’nı kazanarak sorunlu giden sezonda bir çıkış noktası buldu. Kupa müzeye gitti, listeye eklendi. O zaten baki kalacak bir başarı ama aynı zamanda Eskişehir’deki maçlarda sarı-lacivertliler sezonun geri kalanı için her şeyin kötü gittiği bir ortamda tutunacak 1-2 dal bulmuş olabilir.
F.BAHÇE kupayı kazandı diye sayısız sorununun ortadan kalktığı gibi bir yanılsamaya düşmemek gerekir. Ancak bazılarından dönüldüğü ve bu yapıya daha uygun bazı noktalar bulunduğu da kesin.
ÖNCELİKLE savunma. 1 ay önce 90’a abone olan F.Bahçe Ülker savunması Türkiye Kupası’ndaki 3 maçın hiçbirinde 70 sayı yemedi. Ligin 3 güçlü takıma karşı ortalama 64 sayıya izin verdi. 4 kısa sevdasından vazgeçilmesi takımın savunmadaki en büyük zaafının ortadan kalkmasını sağlamış görünüyor. Preldziç’in sakat olmasının da bunda etkisi büyük ama daha 1 ay önce bankta büyükçe bir yer kaplamak dışında fazla işlevleri olmayan Oğuz-Kaya ikilisinin kupa boyunca ilk beşte yer aldığını ve bunun boyalı alan savunmasında devrim niteliğinde bir değişiklik yaptığını görmemek mümkün değil. Keza takımın en iyi savunmacısı Sato’yla rakibin en önemli yaratıcısına baskı yaptırmak temel basketbol felsefelerine dönüşü gösteriyor.
Pianigiani sezon başından beri Siena’daki çabuk ayaklı uzunlarla sürekli adam değiştirerek, eşleşme riskleri ve boyalı alanda kısa kalmayı göze alan düzenleri deniyor ama bu oyuncu yapısından pek istediğini alamıyordu. Komplike, büyük dikkat ve uygun personel isteyen bu savunma uymamıştı F.Bahçe’ye. Onun rahatsızlığında yokluğundan mıdır, yoksa artık o yolun bu grup için en uygunu olmamanın anlaşılmasından mıdır bilinmez ama F.Bahçe savunmada en başa döndü. En başa derken teknik anlamda en temel felsefelere. Pianigiani ve Preldziç’in yokluğu başka bir yol olduğunu görmesi ve uygulamasını sağladı takımın. Bundan da istediğini aldı.
HÜCUMDA ise Emir’in yönettiği kendi takım arkadaşları dahil herkesin “Acaba şimdi ne yapacak?” diye merakla takip ettiği düzenlerden çok temel alçak post oyunlarını, izolasyonları ve her oyuncunun en verimli olduğu pozisyonlarda topla buluşmasını sağlayan yapılar üzerine gittiler. David Andersen’in formda olması, sevdiği yerlerde topla buluşması ile birleşince kupanın yıldızı yaptı Avustralyalı’yı. Preldziç ise sakatlığına rağmen kısıtlı sürelerde kilitlenmiş oyunda yaratıcılığı ile ne kadar etkili olduğunu gösterdi. Mesele Emir’e direksiyonu doğru zamanda vermek. Direk teslim edince iyi oynadığı günde bile onu izlemekten tüm takımın oyun konsantrasyonu düşüyor. Ki uzun süre direksiyonda kalınca fazla macera aramaya başlıyor Emir.
F.BAHÇE’NİN bu kadar temel ve doğal olarak da basit bir oyunla daha büyük hedeflere yürümesi kolay değil. Ama büyük oranda heba olan yarım sezondan sonra en azından artık doğru yöne gidiyor sarı-lacivertliler. Yolun başına döndüler, Avrupa treni de çoktan kalktı belki ama bu sezondan ve bu kadrodan kurtarılabilecek bir şeyler varsa onları kurtarmak için de bir fırsat doğdu.
KURTARILACAK demişken, iki isim bu takımın sırada yanıt bulması gereken en önemli soru işaretlerini oluşturuyor. Batiste ve McCalebb bu kadro kurulurken en yüksek profilli iki transferdi belki de. Ancak şu anda ikisi de tanınmayacak halde. Sezona iyi giren sonra dibe vuran McCalebb Eskişehir’de en azından vasatı buldu ancak en büyük özelliği olan pota dibi bitiriciliğini kaybetmiş gibi görünüyor. Ve daha kötüsü son derece mutsuz bir ifadeyle yer alıyor sahada. Tekrar pota dibi bitiriciliğini kazanacak güveni aşılamak, onu mutsuz eden ne ise bir an evvel onu bertaraf etmek şart. Çünkü potaya gidemeyen ve orada bitiremeyen bir McCalebb’ın yarardan çok zararı oluyor.
BATISTE konusunda ise artık karar verme zamanı. Sezon başından beri felaket görüntüsünden hiç çıkamayan, 35 yaşına gelen oyuncunun artık burada “olmayacağını” kabul etmek ve yola öyle devam etmek zamanı galiba. Batiste yanlış transfer değildi asla. Kimse böyle olacağını bilemezdi. Ama artık ona bağlanan ümitlere tutunarak bir şeylerin değişmesini bekleme döneminin sonuna geldik. Sezonun kalanı için ona verilecek rolü ve gelecek sezon yerini kimin alacağını şimdiden tekrar yolun başına dönmüşken kararlaştırmak gerek.



