Anadolu Efes'in bu sezon kazanımlarından biri olan Sertaç Şanlı, Socrates'ten Uğur Ozan Sulak'a konuştu.
Milli oyuncu, Shane Larkin'in Bayern Münih maçında kırdığı rekorun ardından yaşanan ilginç bir anı anlattı:
“Maç bitti, soyunma odasına geldik. Aramızda bir konuşma geçti.
– Shane, bu neydi ya?
– Sertaç, abi özür dilerim.
– Ne oldu abi? Ne özrü?
– Abi senin de kariyer rekoru güme gitti…
Düşünün nasıl bir karakter olduğunu… Ben 17 atmışım, adam 49 atmış Euroleague tarihine geçmiş ve çıkıp “Kusura bakma” diyor. Zaten rekoru kırdığı için o kadar mutlu olduk ki; fotoğraflar var o günden herkes ayakta birbirini itiyor, zıplıyor falan… Çok güzeldi.”
Sertaç Şanlı'dan satır başları şöyle:
“EuroLeague kupasıyla alakalı da ne diyeyim, inşallah başarabiliriz. Bir kere bizi izlemeye gelenlere özel teşekkür etmem lazım. Cidden biz şaşırıyoruz, sağ olsunlar ASVEL maçını bile dolduruyorlar, CSKA biletleri iki hafta önceden bitiyor… Kaç tane 'sold out' oldu artık bilmiyorum. Bize kendimizi iyi hissettiriyorlar. “Bu takım şampiyon olacak, biz buradayız” hissiyatını veriyorlar bize. Nasıl geçen sene Ergin Abi final serisi yedinci maçında, “Ben ayağa kalkmıyorum. Hiç kalkmayacağım. Size bıraktım oyunu. Rahat oynayın, zaten şampiyon olacağız” dedi; bize güvendi, taraftardan da benzer bir güven hissediyoruz.”
“Bu takım deli gibi üçlük atıyor, tempo yapıyor, akıcı hücum ediyor, değil mi? Pota altından da atan var. Ne yok? Orta mesafe. O ara bölgeyi oynayan pek yok. Baba ben de o boş şutu atarım işte. Çoğu takım savunmuyor zaten orta mesafeyi. Onu da neden tercih etmiyorlar bilmiyorum gerçi… Dedim ya 'var oğlu var' diye… Bu takımda zaten benim ilk işim şut atmak değil. Perdelemede Shane'e ya da Vasa'ya yardım etmek, alan açmak benim ilk işim. Şut atmak belki üçüncü, dördüncü görevim benim. Sıra gelirse o da; yoksa sorun değil. Çıkıp Shane'e “Topu bana ver. Sertaç atacak” diyecek halim yok. Olmaz bu. Hem verimli olmaz, hem kötü gözükür.”
“Haftada tek idman yapıyoruz, malum, çift idmana vakit yok. Maç, yol, deplasman… Ergin Abi de genellikle 5'e 5 yaptırır antrenmanı. Maçına göre daha ekstra çalışmalara giriyoruz sonra; ASVEL'e de özel hazırlanıyoruz, CSKA'ya da, bir lig maçına da… Takvime göre idman yoğunluğu değişiyor sadece. Dışarıdan Ergin Abi'nin çok karıştığına, bizi sıktığına dair bir intiba olabilir ama aslında öyle değil. Bazı yerlerde tüm kontrolü bize bıraktığı da oluyor. 5'e 5'te kazananın diğerlerine laf attığını görmek falan hoşuna gidiyor hocanın.”
“Bulabildiğim her Holger Geschwindner – Dirk Nowitzki idmanını izlemeye çalışıyorum, Nowitzki'nin bireysel antrenmanları çok etkileyici. Ayrıca benim için çok özel biri olan Boniface N'Dong var, 21 numarayı bir dönem ona saygımdan ötürü giymek istedim. Galatasaray'da birlikte oynadığımız dönemde, ben daha çok gençken az mesai harcamamıştır. “Şurada dur Sertaç, buradan dön, bunu yap” derdi ve benim için büyük anlam ifade ediyordu bu hassasiyeti.”
“Ufuk Abi daha ilk günden itibaren bana güven aşılamaya çalıştı. Trabzon, Uşak ve Antep gibi takımlarda daha çok yabancılar sorumluluk alıyordu, biz Türkler yanda git-gel yapıyorduk. Ufuk Hoca ise bana şut atmadığım zaman kızardı. Orta mesafeyi bulup atmamışsam kenara gelirdim. Evet, belki sistemin temel taşlarından biri değildim ama bir rolüm vardı. Durum böyle olunca daha farklı hissetmemeniz mümkün değil.”
“Milano maçında faul atarken Sergio Rodriguez beni durdurup “Hey, çok iyisin. Bravo tebrik ederim” dedi. Michael Roll'la zaten Beşiktaş döneminden tanışıyorum; o tebrik etti. Scottie Wilbekin'le arada konuşuyoruz… Mutlu ediyor tabii böyle küçük şeyler.”
“Ergin Abi şunun farkındaydı, ekstra bir şey söylese ben daha çok stres olacağım… Mesela Zenit maçı oynuyoruz, herkes etrafımda durmadan gelip soruyorlar:
– Hazır mısın? – Nasılsın? – İyi misin? – Her şey yolunda mı?
Eh abi hazırım işte. Yani olduğu kadar… Baskı hissetmemek mümkün değil ama bunları da duyduktan sonra iyice bıraktım. “Amaaan, ne olacaksa olsun” dedim. O psikolojim de kırıldı. Sağ olsunlar…”
“Sürelerim illa ki düşecektir ama benim daha öncesinden sıfır dakikayla çıktığım maçlar da var. Kadro dışı kalmaya da alışkınım.
Takımın kazanması önemli; ki Bryant da bana iyi oynadığım maçlardan sonra mesaj atıp “Çok iyisin. Böyle devam” diyor. Sabah idmanlarında gördüğünde sırtımı sıvazlıyor… Hayatta tanıdığım en kaliteli insanlardan biri. Oynamak elbette sevindirici ama ben Dunston'ın bu olayı yaşamasına daha çok üzüldüm. Geri dönsün, kazanalım yeter. Ben sıramı beklemeye alışkınım.”
“Bu tür konular için bence her insanın hayatında bir kırılma noktası var. Benim için geçen seneki final serisi yedinci maçı öyleydi. Dunston faul problemine girince Fenerbahçe'ye karşı kendimi bir anda sahada buldum; zaten sezonun da son maçı, öyle çok oynamayı beklemiyorum, sezonda 80 maç oynamışız, Fenerbahçe'yle de bilmem kaçıncı maçımız… “Sertaç tamam. Çok önemli bir şans yakalamış olabilirsin, yedinci maç falan ama aynı zamanda sezonun da son günü. Geçti gitti. Rahat ol” diyorum içimden. Teskin etmeye çalışıyorum kendimi. O gün şanslıydım, oyun da biraz bana geldi ve kendi kafamdaki o duvarı tamamen yıktım.”