Belki bu şampiyonadaki performansları ile değil ama oyun yapısı ile bizim için tehlikeli sayılabilecek ekiplerden bir tanesiydi Belarus. Çünkü rakibin en etkili olduğu bölüm, Verameyenka-Leuchanka ikilisinin bulunduğu boyalı alan; bu turnuvada ekibimizin aksayan noktasıydı.
Neyse ki Nevriye’nin biraz kıpırdanışı, özellikle ikinci çeyrekte farkın açıldığı bölümdeki başarısı, Hollingsworth’un ribauntlarda etkili olup, 3. çeyrekte kritik sayılar atması, Bahar’ın da savunmada iyi işler yapması, korktuğumuz görüntüyü yaşatmadı. Zaten uzunların yüzdeli oynadığı bölümlerde kısaların üzerindeki baskı da azaldı, isabetli şutlar gelmeye başladı. Nevriye’nin devleştiği ikinci çeyrekteki 4’te 3 üç sayı isabeti bunun ispatı. Şunu artık rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Türk Kadın Basketbolu savunmasıyla ekol olma yolunda dev adımlar attı. Özellikle baskının arttığı anlarda rakiplerini çok zor durumda bırakan millilerimiz, dün de Belarus’a 20 top kaybı yaptırdı ve 41 sayıda tutmayı başardı.
Ancak hücumda da birazcık yüzdelerimizi yükseltebilsek, her şey çok farklı olacak. Özellikle ilk yarıda rakip tam 6 dakika sayı bulamamışken, hücumda çok basit atışlar kaçmasa, o fark 17 değil, 27 olacak, herkes daha da rahatlayacak. Çünkü o atışlar kaçtığı anda, en büyük kozumuz olan hızlı hücum sayısı şansını rakiplere veriyoruz. Top kayıpları yapıyoruz ve ribauntlarda sıkıntı yaşıyoruz. Zaten böyle sıkıntılar varken bir de kolay atışları sayıya çeviremediğimiz zaman, rakipleri maça ortak ediyoruz.
Neyse ki geniş bir kadromuz var ve o günün iyilerini bularak, bu sıkıntıları çabuk atlatıyoruz. Dün de rakip yaklaştığında önce Begüm, ardından Nevriye, son olarak da Şaziye sahne aldı, hücumda takımımızı rahatlattı. Ceyhun Yıldızoğlu da, formda oyuncularını, kırılma anlarında sahada tutarak başarılı bir iş çıkardı. Darısı yarı finale… Çünkü art arda ikinci Avrupa Şampiyonası’nda final oynamak madalya almak, yıllardır çok iyi işler yapan bu ekibin hakkı.