3 Temmuz 2024, Çarşamba
spot_img

Sana Güveniyorum

Birinin güvenini kazanmak için sadece iki kelime söyleme hakkınız olsaydı eğer, ne derdiniz?

Diyelim ki, sporcuların içindeki sihri veya saklı potansiyeli dışarı çıkarmak isteyen bir antrenörsünüz. Karşınızda da, yeteneğine ve yapabileceklerine inandığınız bir basketbolcu adayı veya bir basketbolcu var. Size göre, özgüven sıkıntısı ya da anlam veremediğiniz mental bir bariyer sebebiyle potansiyelini dışarı çıkaramıyor. Bir süre denedikten sonra vaz mı geçerdiniz, yoksa pes etmeksizin ona olan inancınızı mı aşılamaya çalışırdınız? Belki de bu sihirli iki kelime “sana güveniyorum” olmalı. Özgüveni eksik ama bir o kadar da potansiyelli sporcuların mental destek süreci bu iki kelime ile başlayabilir. Ama buradaki detay sadece dile getirmek değil, ona gerçekten inanmak ve bu güveni hissettirebilmek.

“O an karşında sana güvenen birini bulmanın nasıl bir özgüven sağladığını anladım” demiş Sinan Güler, Socrates dergisinin bu ayki sayısında. Belki de Sinan Güler’in, Sinan Güler olmasındaki ilk adımı ABD’deki koçu Gary Turcott bu sözlerle atmıştı. Sinan’a güvenmişti. Ofansif gücünü neden bu kadar gizlediğini merak ettiğini söylemişti. Sahada ona tanıdığı özgürlük ve onun hücum gücüne inanması da, Sinan’a müthiş bir özgüven kazandırmıştı.

Bir oyuncuyu sahada yapabildikleri veya yapamadıkları ile değerlendirirken, psikolojik etkenlerin ne kadar önemli olduğunu unutmamak gerek. Oyuncuları, yetenekleri dışında birbirinden ayıran en büyük özellik; sahadaki karakterleri. Basketbol karakterinin oturması ve belli bir olgunluğa erişmesi zaman isteyen bir süreç ve bu süreç değişken olabilir. Mehmet Okur bu konuda güzel bir örnek, altyapılarda lider ve winner özelliği ile ön plana çıkmamasına rağmen daha sonra oynadığı takımlarda “bu takımın lideri benim” diyen büyük bir oyuncu oldu Mehmet Okur.

Sporcuların fiziksel ve teknik anlamda gelişimini sağlamak ve takibini yapmak tabii ki önemli. Ama saha içi karakterlerini benimsemeye başladıkları süreçte, hem sosyal hem mental olarak desteklenip onlara yol gösterecek insanların sadece koçlar olmaması daha etkili bir yöntem olabilir. Hatta koçla oyuncu arasında zihinsel bir köprü görevi görmek faydalı olacağı gibi koç – oyuncu ilişkisi için de verimli olacağı kesin.

Bir önceki yazımda hedefimizin, alttan gelen değerli jenerasyonu kaybetmemek ve önümüzdeki 4-5 yıl içinde A Milli takıma taşıyıcı oyuncu çıkarmak olduğunu yazmıştım.

Oyuncu velilerinin bilinçlendirilmesine ek olarak, günümüzde özellikle altyapıdan başlayarak sporcuların ve koçların profesyonel psikolojik destek almalarının çok faydalı olacağı kesin. Bildiğim kadarıyla, kulüp bazında oyuncularına bu şekilde destek veren ve bu konuya işin bir parçasıymış gibi yaklaşan bir takım yok. Anadolu Efes bir dönem Turgay Biçer’in desteğini alıyordu ama şu an beraber çalışmıyorlar. Yüksek bütçeli ve altyapısı kuvvetli kulüplerimizin bu tarz bir organizasyon için imkanı daha fazla. Spor psikologlarını takımların staff’ına dahil ederek ya da dışarıdan belli seanslarla destek verecek şekilde organizasyon yapısının içine sokmanın yararlı ve işlevsel olacağı muhakkak.

Kulüp yöneticilerinin de bu durumu algılayıp, psikolog veya mentörlere yatırım yapmaları ve ayırmaları gereken bütçeyi, sokağa atılacak bir para gibi görmemeleri çok önemli.

BENZER HABERLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Reklam -spot_img

Son Haberler