Soğuk savaş döneminden kalma numaraların ısıtılıp önümüze konduğu final serisinin bana göre alkışlanacak figürleri oyunculardan başkası değil. Bir tarafta Efes koçu ile diğer tarafta Fenerbahçe yöneticileri, kazanmak adına saha dışı stratejileri ile çarpışırken sahada aylardır bıkmadan usanmadan ve en önemlisi sportmence mücadele veren o sporcular…
Maça üç kısa ile başlayan Fenerbahçe skor öncülüğünü elinde tutarken, Efes düşük şut yüzdesi ve faul problemleri ile öne çıktı. İkinci periyotta Efes’in 3’lük isabeti 2/10 iken oyuna giren genç Buğrahan 3’te 3 üçlük isabeti ve asistleri ile Efes’i maçta tuttu. Çok sayıda sakat oyuncusu bulunan Fenerbahçe ise oyunda olduğu dakikalarda takımına hücumda farklı opsiyonlar sunan Kalinic’in katkısı ile oyunu domine ederken Efes, Simon ve Moerman’nın 3’er faulü ile devreye ağır yaralı girdi.
3. periyot Efes’in 3’lük yüzdesi 21’de 5 iken Simon’un peş peşe attığı iki 3’lük Efes’i tekrar oyuna bağladı. Ancak bir türlü diğer kısalardan skor katkısı alamamaları içeride Dunsten'ı da rahatlatamayınca maçtaki üstünlüğü Fenerbahçe’ye kaptırmalarına neden oldu.
Fenerbahçe cephesinde ise Guduric’in yüksek yüzdeli şutları gecenin nasıl biteceğinin adeta göstergesi gibiydi.
4. periyodun başında Dunston ve Simon’un 4’er faule ulaşmaları, ilerleyen dakikalarda da Moerman’nın 4’lemesi ile birlikte maçtaki enerjisini tamamen kaybeden taraf Efes oldu. Guduric atmaya devam edince psikolojik üstünlüğü de ele geçiren Fenerbahçe rahat oynayarak seriyi 7. maça taşıdı.
Umarım, kulaklık polemikleri olmadan, basın toplantıları yapılmadan, disiplin kurulu kararlarına gerek kalmadan güzel bir son maça gidebiliriz. Çünkü basketbol dışı yaratılan, inandırıcılığını kaybetmiş polemiklerden o kadar sıkıldık ki…
Kaynak: Sözcü



