7'de 7 ile gelinen yarı final, kazanmamamız için hiçbir neden yok. İstatistikler bile 'Türkiye kazanacak' diyor. Serbest atışlar dışında bütün istatistiklerde Sırbistan'ın üzerindeyiz. Biraz da top bizi severse kim tutar bizi, finaldeyiz… Aslında ne top bizi sevdi, ne de istatistikler oyuna yansıdı. Baştan beri üzerimizde olan 'zafer inancı' devreye girince final de bizim oldu.
12 Dev Adam için ne söylense az. Hepsini yazmaya kalksak bu sütunlar yetmez. Dile kolay ikinci kez katıldığımız Dünya Şampiyonası'nda finaldeyiz.
Sırbistan karşısında iki farklı milli takım vardı sahada… Ve de gruptaki Porto Riko maçını anımsatan bir mücadele… O maçta da ikinci yarıda dirilmiş ve maçı kazanmıştık. Bir kez daha olamaz mıydı? Buna inancımız tabi ki tamdı.
İlk yarı kısa bir özetle geçelim; hücumlarını son saniyeye kadar kullanan bir rakip karşısında çok aceleci bir oyun sergiledik. Hücumda ve savunmada sabırlı olamadık, sinirler gerildi. Sinan Güler'in aynı pozisyon içinde 3 faul birden alması bunun en açık göstergesiydi. İlk yarıda bizi en çok rahatsız eden oyuncu Teodosiç oldu. (Takımın 8 asistinden 6'sında imzası var) Asistleriyle Sırbistan'ın pas trafiğini iyi yönlendirdi. Zaman zaman 'geri döndük' dedirten, salonu ayağa kaldıran serilerimiz de oldu. Ancak Teodosiç gerektiği anlarda sahne alarak havaya girmemizi engelledi. İlk yarıdaki düşük üçlük yüzdemiz, asistlerde geride kalmamız (8-2) Sırbistan'ın işini kolaylaştıran etkenler oldu. Skor olarak maçı geride seyrettiğimiz her an taraftar da havaya giremedi. Bütün bu olumsuzluklara rağmen ilk yarı sonunda fark sadece 7 sayıydı. (42-35)
Şimdi ikinci yarı; 3. periyodun 3.30 dakikası geride kaldığında Ömer Onan'ın üçlüğüyle skoru eşitlediğimizde (46-46) başta bahsettiğimiz 'zafer inancı' 'ben geliyorum' dedi. Teodosiç, bu anda yine devreye girerek iki asist ve bir üçlükle Sırbistan'ı bizden biraz daha uzaklaştırdı. Teodosiç'in kenarda olduğu dönemde, yani 3. çeyreğin son 3 dakikasında 7-0'lık seriyle farkı bire indirdik. Savunmada her şey yolunda gitti ancak hücumda bir türlü Ersan'ı devreye sokamadık. Ta ki son 4 dakikaya kadar… Baş antrenör Tanjeviç bu noktada son kozlarını oynadı. Daha önce uygulamadığımız dizilişle 3 kısayla yer aldık. Kerem Tunçeri'nin kiritik üçlüğüyle 76-75 öne de geçtik. Ne olmuştu da her şey tersine dönmüştü… Maç boyunca her attığı giren Teosodiç ve Savanoviç bu kez boş geçiyordu. Başta bizi sevmeyen top, artık onları sevmiyordu. Şimdi bir de şans bize lazımdı. Çünkü son 4 saniye ve 82-81 gerideydik. Kerem Tunçeri, müthiş bir hücumda son 5 salise kala bizi 83-82 öne geçirdi. Saliseler kala kullanılan son hücumda Semih Erden'in bloğu finişi şovla bitirdi. Başta da dediğimiz gibi ne söylesek az. Final niteliğinde birçok maça çıktık. Ancak bu akşam büyük final. Rakip de rüya takım ABD. Zaferler cümleleriyle dolu bir yazı daha yazmak dileğiyle…



