Babam elimden tutarak beni gemiye götürürken Kadıköy İskelesi'nin hemen önünde koca koca gazeteler arasından herkese, kırmızı yanakları ve güler yüzüyle gazeteler verip laf yetiştiren, çoğundan da para almayan (demek ki ne dimağ ve karşı tarafa güven varmış) adama çokça şaşırırdım! Hemen abimin Altınyurt'ta basketbola başlayıp peşine takılıp o yaz turnuvaların başlamasıyla o güleryüzlü adam yine insanların gözü önündeydi!
Aaaa amma şaşırmıştım ve bu şaşkınlığım devam etti Kadıköy Halk Eğitim'de, Sergi Sarayı'nda, Teknik sahasında, Marmara Koleji'nin salonunda, okul maçlarında, tüm maçlarda Sebahattin Abi vardı ve tüm maçları o yönetiyor zannettim çocuk aklımla.
Zannetmiyorum ki dünyada onun kadar maç yöneten ve onun kadar da maç seyreden bi kişi olsun. 80 yıllık ömrünü basketbola vermiş hem de karşılıksız olarak. Cesurdu, sertti, mavracıydı, iyi hakemdi; arkadaşlarının Sabo'su her şeyden önemlisi adamdı. Kadıköyümüzün en önemli simalarındandı.
Basketbol çınarımızdan büyük bir dal koptu.
Canın cennette olsun Sebahattin Abi…