Basketbol Dünya Şampiyonasının başlamasına şurada birkaç gün kaldı. Hazırlık dönemidir. Takımımız orta sınıf takımlara sürekli yenilseler de, vatan haini olmayalım, aman eleştirmeyelim diyoruz. Çıkıyorlar abuk sabuk polemikler yaratıyorlar. Hani herşey dört dörtlük gider de, çıkar konuşursun. Otur oturduğun yerde, kitabını yaz. Mali Genel Kurullarının kitabını da yaz..
İzlanda acılı federasyonun başı çıkıyor işkembey-i kübra’dan , “İrlandalılar salonlara gelmesinler” diye tartışma başlatıyor. Zaten ülkemizde kala kala yalakalık yapmayan 5-6 basketbol yazarı kalmış. Sonra da yakınıyor, medya basketbola yeteri ilgiyi göstermiyor diye. Çok şükür, bazı futbol yazarları vahametin farkındalar da, “Bu canım takımımıza yazık oluyor” diye yazmaya başladılar.
Şimdi de gelmiş, ağır hastalığına rağmen bağrımıza bastığımız takımın koçu Tanjevic röportaj veriyor; “Hastalığı döneminde bu işi benden daha iyi birini bilseydim, belki bırakırdım. Ama Türkiye’de öyle biri yokmuş” diye ortalığı karıştırıyor. Lisanımızda “Hop dedik dur bakalım!” deyiminin başka bir çok tabiri vardır. Burada kullanmak istemiyorum. Sonuçta Tanjevic’e bu sözlerini ağzına tıkayacak o kadar çok Türk antrenörümüz var ki, isimlerini burada vermeme gerek yok. Ayinesi iştir kişinin diyelim geçelim. Sağ olsun Yalçın abi bile 2001 yöntemi ile fast-break taktiği ve moral vermeye başladı.
Takımımıza gelince. Önemli kısa oyuncularımızın, basketbol terimiyle guardlarımızın arka arkaya sakatlıkları, Bormio’da hazırlık döneminde günde iki kez 2.5 saatlik yanlış yüklemenin sonuçlarıdır. Bir takım, guardı kadar konuşur derler. Konuşacak gard kalmadı ki. Lübnan, Kanada geçiniz. Asıl yük şampiyonada başlıyor. Uzunlar deseniz, daha şimdiden sürantrene olmuş gibiler. Yüzlerinde hırs ifadesi okunmuyor. Hele Almanya maçı, “Bitse de evimize gitsek” der gibiydiler. Şimdi evimizdeyiz. 1 Ağustos’ta takıma yardımcı antrenör yapılan Rolando Blackman isimli Amerikalı Ömer Aşık’a serbest atış çalıştırıyormuş. Ne günlere kaldık.
İnşallah başarılı oluruz. Fakat görünen köy kılavuz istemez. Basketbolumuz kötü durumdadır. Gerek idari ve gerekse teknik açıdan voleybol, atletizm, güreş gibi birçok federasyonun gerisinde kalmışlardır. İdari kadronun daha şimdiden, bu işi önümüzdeki dönemde nasıl devam ettiririz diye planlar yaptığı açıklamalardan görülüyor.
Bu hengamede 20 Ağustos Cuma günü sessiz sedasız federasyonun Mali Genel Kurulu yapılıyor. Federasyonun web sitesinde en ufak bir haber yok. Ne bütçe, ne gelir ve ne gider. Delege yeter sayısı çıkacağını hiç sanmıyorum. Bu durumda bir gün sonra yeter sayı aranmadan eş dost işi oldu bitti kaçınılmaz olacak. 5 Temmuz’da kura ile faal olmayan sözde en kıdemli 5 antrenör ve 3 üst düzey hakem belirlendi. Kimdir onlar ? Delege çıkaran kulüplerimiz kendileri için çok önemli bu oldu bitti’den haberdarlar mı? Kendilerine bir bütçe çizelgesi sunuldu mu? Bu Mali Genel Kurul, Dünya Şampiyonası'na 5 kala ve Ramazan gününe kasıtlı mı rastlatıldı? Ey benim basketbolum ey..
Spordan Sorumlu Sayın Bakanın vakit geç olmadan tüm bu olayları sahiplenmesi gerekiyor. Öte yandan oyuncularımızı etkileyecek saçma sapan röportajlar yasaklanmalıdır. Özerklik bir yere kadar. “Babam bile olsa yanlış yapanı sahiplenmem” söylemi, kendi parti tüzüğüne dahi “Sadece üç dönem parti başkanlığı yapılabilir” şartı koyan Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a aittir. Bakan Özak liderinin bu söylemini ciddiye alsın. Umut tacirliğine son verilsin. Milli bir mesele ile karşı karşıyayız. Yanlışlar daha da çoğalmadan en azından takımımıza sahip çıkılsın. Mali Genel Kurula sahip çıkılsın. Menfaat uğruna yanlış işlere kalkışılmasın..
