Bu aşamada iyi oyun, strateji vs 2. plana atılabiliyor. Bitiş çizgisine gelebilmek gerek. Grupta ilk dört savaşı veren Efes için galibiyetsiz ama dişli Brose önünde oyun değil, sonuç her şeyin önündeydi. 7/15 serbest atış, çoğu basit hatalardan gelen 19 top kaybı hücumda ne ritm bıraktı, ne düzen. Efes ne zaman biraz ivme kazansa kendi hataları aşağı çekti oyunu. Hiçbir hedefi kalmamasına karşın direnen de bir takım olunca karşıda oyun iyice krize girdi.
Ama işte Alman takımlarının özelliği bu. Oyunda tempoyu yukarı çekip sanki sayı atmak çok kolaymış, hızlı oynamak eğlenceliymiş gibi bir atmosfere sokuyorlar oyunu. Geçen hafta da benzer senaryoyu Alba Berlin karşısında görmüştük. Efes aslında çok konsantre başladı maça. Geç açılan Semih-Baraç ikilisi bu defa çok odaklanarak maça çıkınca daha oyunun başında Efes savunması oyuna hakim oldu. Kaçan her atışta açık alan fırsatı bulup süvari birlikleri gibi soluğu karşı potada aldı Efes. İlk çeyrekte fark çift hanelere çıktı.
Ancak bunlar aldatıcı. Bu çabuk üstünlüğün savunma konsantrasyonunda kayba yol açmaması gerekiyor. Veya hücumda çabuk oynamak isterken basit hatalara. İki tuzağa da düştü Anadolu Efes. İkinci çeyrekte yakalandı, devre sonunu iyi oynadığı için soyunma odasına 7 sayı üstünlükle gitti.
KAHRAMAN ROLÜ
2. yarı ise düzen dışı, hücumun sürekli bire bir üzerinden yönlendirildiği bir yapıya büründü. Neredeyse tüm devreyi Gordon ve Farmar bire birleri veya ikili oyunları ile geçti Efes. Oyunu basite indirgeyip hataları sınırlamak, zaten bozulan düzenden artık medet ummamak için gerekliydi de belli oranda.
İşte bu ortamda bir kahraman lazım. Efes de özellikle bu tip ortamları çok seven yıldızına döndü. Gordon oyunu yönetti, Farmar bitirdi. Gordon’un 11 asistini atlamayalım ama kahraman rolüne soyundu Farmar ve altından mühtiş kalktı. 2 maç topunda da elini taşın altına koydu, normal süre sonundakini olmasa da uzatmadakini atarak işi bitirdi.



