* Bir koçun hedefi menajerlik şirketinin değil, maaş aldığı kulübünün başarısıdır. Bu nedenle tek menajerlik şirketine sıkışıp kalmaz, ya da alacağı oyuncuların o menajerlik şirketine geçmesini beklemez.
* Bir koç daha büyük bütçeli takımlarla başabaş oynuyor, kendisinden 4-5 kat düşük bütçeli takımlara cesaret vermiyorsa başarılı demektir. Başkalarının 2 lira ile yaptığı işi 10 lirayla yapmak beceri değildir. Beceri 10 liranın hakkını vermektir.
* Başarı için başka kıstaslar da gerekir. Taraftar savaşan, mücadele eden, topu paylaşan, tempo yapan, bireysel savunmayı takım savunması ile bütünleştiren takımları izlemekten hoşlanır.
* Oyuncular koçlarından adalet beklerler. Önceki maç iyi oynamışsa daha fazla süreler hak ettiklerini düşünürler. Kulüpten aldıkları para onları bir yere kadar tutar, gün gelir mutsuzlukları performanslarını etkiler.
* Bir koç tartıştığı oyuncuyu o maçta oyuna sokmazken, sonraki maçta ilk beşte başlatıyorsa kontrolü kaybeder.
* Skoru yüksek giden bir maçta geride olan takım özellikle deplasmanda oynuyorsa daha fazla atmaktan çok, daha az yemeyi düşünür ve değişiklikleri buna göre yapar.
* Bir koç elinde Euroleague ve Avrupa'nın iyi liglerinde şampiyonluklar kazanmış oyuncuları varken, çok daha deneyimsiz oyunculardan kurulu bir rakibe yeniliyorsa koçu “Deneyim kazandık.” diyemez.
* Koçlar Kore Gazileri gibi önceki başarılarını anlatmak değil, yeni başarılar elde etmek için kontrat alırlar.
* Koçlar yapılan hataların tekrarlanmamasını sağlamaya çalışırlar. O hatalar devam ediyorsa ya koç işini unutmuş, ya da oyuncular koçlarına inanmıyor demektir.
* Geçmiş yıllarda takımda kadroya giremediği için gönderilen oyuncular tarafından yenilgiye uğramak, hisseden koç için çok ağır bir durumdur.
* Hiçbir koçun kredisi sonsuz değildir, önemli olan ayrıldıktan sonra iyi anılmaktır.