Bir takımı sabote etmek isteyen birisi ancak bunu yapardı. Takım senin hastalığında ritmini bulmuş, Kaya’yı ilk 5’e monte edip savunmayı sertleştirmiş, Ömer’e önemli görevler vermiş, Barış’a bir rol biçilmişti. Bu düzen Türkiye Kupası’nı da sarı-lacivertli kulübe getirdi. Çok şükür, hastalıktan döndün… Döndün de, takım da eskiye döndü.
Barcelona gibi hücum potansiyeli maksimumda olan bir takıma karşı, Kaya’yı kenarda oturtarak başlıyorsun, Avrupa’nın en iyi 4 numaralarından birisi olan Lorbek’i, Andersen ile savunmaya çalışıp, art arda sayılar yiyorsun. Yetmiyor, Navarro’nun tek ilacı olan Ömer Onan’ı uzun süre kenarda tutuyorsun, art arda üçlükleri yiyorsun ama kenardan benim gibi izliyorsun! Önce Ömer, ardından Kaya’yı, rakip istediği farkı yakaladıktan sonra oyuna alıp, medet umuyorsun! Kusura bakma Simone Pianigiani ama hayal kuruyorsun!
Yetmiyor, tam unuttu dediğimiz anda yeniden 4 kısayla sahaya çıkıyorsun, ribauntlarda iyice ezilip, boyalı alanı yine yol geçen hanına çeviriyorsun ve devre sonunda tarihin belki de en farklı yenilgisi ile soyunma odasına gidiyorsun.
İkinci yarıda tribünleri kahrediyorsun. Fenerbahçe Ülker’e Euroleague’deki en farklı yenilgisini tattıran coach olarak tarihe geçiyorsun! Sonra basın toplantısında yine mental sorunlardan bahsediyorsun. İlginç adamsın Simone, ne diyelim ki sana. Senin olmadığın maçlarda yaşanmayan mental sorunların senden kaynaklanabileceğini neden hiç düşünmüyorsun!
Bir söz de Fenerbahçe Yönetimi’ne… Tazminatı varmış, garanti kontratmış. Hepsi güzel de, milyon dolarlarla kurduğunuz takım elden gidiyor, farkında mısınız? Madem istifa etmiyor, ‘dünyaca ünlü İtalyan’ tribüne gönderin kendisini. Haketsin maaşını, şu kadroya yazık etmesin, en azından basketbol salonlarından soğutmasın Fenerbahçeli basketbolseverleri!