29 Eylül 2024, Pazar
spot_img
Ana SayfaAVRUPA KUPALARIKadınlar EuroLeagueHerkese yakın Fener’e uzak! / GÖKHAN TÜRE

Herkese yakın Fener’e uzak! / GÖKHAN TÜRE

Fenerbahçe Safiport, Kadınlar Euroleague’de son 10 yılda 8. kez yer aldığı Final Four’da kupaya ilk kez bu kadar “yakın” olduğu 4. finalinde de şampiyonluk ipini göğüsleyemedi.

Halbuki bu kez hedefi tutturmak için tüm şartlar mevcuttu. Rus takımlarının, özellikle de şampiyonluğun güçlü adayı UMMC Ekaterinburg’un devre dışı kalması, F4’ün İstanbul’a alınışı ve rakiplerine göre kağıt üzerinde kadro kalitesi olarak “açık ara” önde olması Fenerbahçe’yi “net favori” konumuna getirmişti. Eğer kazanabilseler, basketbolda hem erkekler hem de kadınlarda Avrupa’nın zirvesine çıkan “tek kulüp” olma özelliğini kazanacaklardı; olmadı.

Biraz normal sezonda oynadıkları iki maçta aldıkları farklı galibiyetler, biraz da ev sahibi olmanın, kısacası cebindeki kredisi fazla olmanın “rehavetiyle” başladı oyuna Sarı-Lacivertliler… Ancak bu kez işler, yarı finaldekinden daha kötü gidiyordu.

Sopron’un 12-0’la girdiği, F.Bahçe’nin ilk basketini 6,5 dakika sonra bulabildiği oyunun girişi, devamının da “krize gebe” olduğunu net biçimde gösteriyordu. McBride&Iagupova ikilisi 3 sayı çizgisinin gerisinden 14’te 0 isabetle (!) maç boyunca çemberi dövüp, durdular. Ama “alternatifsizlik” ile bu iki oyuncuya fazlasıyla tanınan “özgürlük” Fenerbahçe’ye pahalıya patladı.

Eğer takımdaki ana unsurların “tamamı” denizaşırı oyunculardan oluşuyorsa, o takımın “kimya tutturmak” gibi bir şansı kalmıyor… Bunu uzun yıllardır, sadece Türk takımlarının ya da basketbolun özelinde değil, birçok takımda ve branşta gözlemliyoruz. Zirveye oturan hemen tüm takımların ortak özelliği ise takımın “iskeletindeki” yerli oyuncular ve onlara “eşlik” eden Avrupalı yıldızlarla bu yapıya uyum sağlamış “birkaç” denizaşırı oyuncuya sahip olmaları… Fenerbahçe’de Olcay Çakır dışında hiçbir Türk oyuncunun bu statüye (!) erişememiş olması gerçekten düşündürücü…  

İyi coach, sadece maç hazırlığıyla değil, maç içinde oyunun akışına dair müdahaleleri, yine oyunun akışına göre o gün hangi oyuncudan verim alabileceğine dair sezgileri ve müdahaleleri ile takımına artı değer katan coachtur. Ya da süper yıldızları aynı hedef doğrultusunda birleştirip, “fedekarlık” yapmalarını sağlayabilen coach “iyi coachtur”. Lapena’nın bu tariflerden hiçbirine uymadığını, “küçük takımın büyük coachu” olmaktan “büyük takımın büyük coachu” olmaya evrilemediği de çok açık…

Sonuçta dördüncü finalden de kupa çıkmadı… Şartlar bu kadar uygunken dahi hala o kupa müzeden bir türlü içeri girmiyor, giremiyor!..  Tuhaf; hem de çok…

BENZER HABERLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Reklam -spot_img

Son Haberler