Önceki yazılarımdan birinde “Bir hayalim var” demiş ve spor lisesinden bahsetmiştim. Bana ulaşan mesajlardan anlıyorum ki, konuyu çok farklı yorumlayanlar olmuş. “Sizin kurduğunuz hayal yıllar önce hayata geçirildi. Ülkemizde zaten spor liseleri var” diyenler var. Gündemin gerisinde kaldığımı söylemeye çalışıyorlar. Türkiye uçup gitmiş, biz farkında değilmişiz yani.
Kağıt üzerinde 70’i aşkın spor lisemiz var. Biri futbol, diğeri voleybol olmak üzere 2 tane de ihtisas lisemiz. Yetenek sınavıyla öğrenci alan bu okulların içinde 8 adet “tematik” lise bulunuyor Bunların biri bisiklet ve yüzme dallarında branşlaşmaya açık. Diğerleri tematik olmakla beraber henüz hangi dalda uzmanlık verecekleri ilan edilmemiş. Bu okulları tesis açısından incelediğimizde, imkânlarının son derece kısıtlı olduğu görülüyor. Kadro seçimini de nasıl yaptıklarını merak ettim ve eğitici adaylarına yaptıkları sınavın sorularına göz gezdirdim. O sınavda başarılı olan bir antrenör, öğretmen veya mentörün, elit sporcu yetiştirebileceğine inanmak aşırı iyimserlik olur bence.
Hayalini sizlerle paylaşmaya çalıştığım spor lisesi, dört dörtlük tesisleri olan, zengin kütüphanesiyle, açık ve kapalı yüzme havuzlarıyla, modern atletizm pistiyle, sayısız sporcuya aynı anda çalışma olanağı sağlayan salonlarıyla, yelken ve kürek branşlarındaki sporculara imkân sunan göletiyle tam bir olimpik merkez. Saydığım olanaklara ek olarak, laboratuvarları ve klinikleriyle bir sporcu sağlığı merkezi de şart. Burada uzman hekimler, akademisyenler çalışacak. Olimpik ve paralimpik en az 20 branşı kapsayacak bir okuldan söz ediyorum.
Böyle bir liseye herkesi aynı hizada gören sıradan bir yetenek sınavıyla öğrenci seçemezsiniz. Judocuyla tenisçiyi aynı sınavda değerlendiremezsiniz. Bu okula giriş federasyonların inisiyatifiyle olmalı, altyapıda milli olmuş ve lise çağına gelmiş sporcular, milli takımlarda görev yapan antrenörlerin referansıyla spor lisesinin öğrencisi olabilmelidir. Burslar her yıl kontenjanlara göre dağıtılır.
Yatılı olacak bu okulun tesisleri, yılın belli dönemlerinde takvim uygun olduğunda, kamp yeri olarak federasyonların kullanımına açılabilir. Ayrıca milli takım antrenörleri, eğitimcilerle sürekli iletişim içinde olur. Bazen derslere konuk olup öğrencilerin, çoğu zaman da okuldaki öğretmenlerin sorularını cevaplandırarak gelişime destek verirler. Düzenlenecek seminerlerle yalnızca ülkemizde değil, uluslararası alanda da saygınlık kazanmış isimlerin okula gelip yenilikleri anlatması, bilgi aktarması sağlanır.
Benim örnek gösterdiğim, INSEP işte böyle bir lise. Paris şehir merkezine 35-40 dakika uzaklıkta, 40 hektarlık araziye yayılmış, 300 çalışanı, yarı zamanlı olanlarla birlikte sayıları 250’yi bulan eğitmenleri, 10 doktoruyla olimpiyat şampiyonları yetiştiren mükemmel bir eğitim merkezi.
“Arabayla giderken tabelasını yolda gördüm, bizde de spor lisesi açılmış” dediğiniz tabela okullarından söz etmiyorum.
Kaynak: Cumhuriyet