Galatasaray için Euroleague'de yılın maçıydı. İstanbul'da son saniye basketi ile kaybedilen Kuban'ı Rusya'da mutlaka devirmek gerekiyordu.
Öyle de oldu… Müthiş bir maç izledik. Bu galibiyette en büyük pay, aylar süren sakatlıktan dönüp ilk maçında coşan Markoishvili’ye ait. Ben sakatlık sonrası böyle bir performans hiç izlemedim. 5’i üçlükten olmak üzere 19 sayı atan Gürcü yıldız bu pozisyonda bir türlü istikrarı bulamayan Cim Bom’un kurtarıcısı oldu. Ergin Ataman, takımı deplasmanda nasıl oynaması gerekiyorsa öyle oynattı. İyi savunma yaptılar, tempoyu düşürdüler, doğru şutu bulana kadar top çevirdiler, en önemlisi de top kayıplarını minimumda tuttular. Böyle olunca Kuban bir türlü ritim bulamadı ve oyun da dengede geçti. Cim Bom ribauntlarda ezilmese, rakibe 11 kez ikinci şans fırsatı tanımasa iş son saniyelere bile kalmayabilirdi. Kritik anlarda sahne alan Arroyo ve Hairstone’u da unutmamak gerekli. Özellikle Hairstone geldiği günden bu yana en çok katkı verdiği maçını oynadı. Son saniyede ise bu kez ‘papaz pilav yemedi’. Bir takımı iki kez üst üste son saniye basketi ile yenmek doğa kanununa da aykırıydı zaten!
Bundan sonra ne olacak?
Galatasaray Bayern’i yenerse, 4. sıra için yarıştığı Alman rakibi ve Kuban’la 3’lü averajda da üstünlük sağlamış olacak. Cim Bom okyanusu geçti, umarız derede boğulmaz…