Öyle bir maç ki atletizmiyle fark yaratan Monaco’ya ters gelebilecek en önemli silahın Motley sakat ve tribünde…
Kötü başlıyorsun ve fark 14 sayıya tırmanıyor… Ardından önce Wilbekin, sonra da Tarık sakatlanıp kenara geliyor… Sertaç erken faul problemine girmiş… Pierre, hazır değil… Özet; krizin “daniskası” yine en kritik dönemeçte Fener’i buluyor!..
Toparlanmak, silkinip kendine gelip mümkün olan en akılcı formülü kendi içinde üretmek için yine de zaman var… İlk hamle Sestina ile geliyor… ABD’li forvet, Jasikevicius’un mecburen döndüğü 5 kısalı düzende Sarı-Lacivertliler adına ilk kıvılcımı yakıyor… Oyuna girer girmez gerek savunma gerekse hücuma getirdiği enerjiyle takımına hayat veriyor… Ve Sarı Kanarya, 26-15 geride kapadığı ilk periyodun ardından ikinci çeyrekte savunma direnciyle geri dönüş için fitili ateşliyor…
Calathes ve Guduric’in oyuna akıl koyarak katkı verdiği bu ivme ile ayağa kalkan Fenerbahçe BEKO, devre sonunda hala 9 sayı (46-37) geride…
Üçüncü periyotta, ikinci çeyrekte geri gelebileceğine dair oluşan “inanç” tüm takımı sarmış vaziyette… 22.45’te Nigel Hayes’in üçlüğüyle tamamlanan 8-1’lik seri ve 2’ye inen fark ile Fenerbahçe sayacı sıfırlıyor!.. Yeniden maçın içinde…
25.53’te Sestina’nın üçlüğü sonrası 26.58’de Guduric’le fark tek sayı (52-51)… Ardından Euroleague’in “bireysel” anlamda en iyi kısa rotasyonuna sahip Monaco, Mike James, Diallo, Okobo ve Loyd’la ürettiği “bireysel” çözümlerle oyuna tutunmaya çalışıyor… 29.56’da Loyd’un üçlüğüyle 61-57 önde Fransız ekibi… Ancak Calathes’in orta sahayı geçer geçmez tek elle potaya yolladığı üçlük çemberden geçiyor ve tribünleri de uğultuya sevk eden bu müthiş basketle son periyoda sadece tek sayı farkla, 61-60 önde giriyor Monaco…
Yunan guard, son periyodun başında da devrede… Mike James’in savunmada tüm maç boyunca başına “kabus gibi çöken” Calathes, 31.01’de Fenerbahçe’yi maçın başındaki ilk basketten sonra ilk kez öne geçiriyor (61-62). Ardından Okobo, Loyd ve James’le 9-0’lık Monaco serisi geliyor… 33.58’de Blossomgame ile fark tekrar 9’a tırmanıyor (72-63). Ev sahibi takım, 35.23’ü de Brown’ın basketiyle 9 sayı (74-65) önde geçiyor… An itibarıyla tekrar hatırlatalım… Motley sakat; tribünde… Wilbekin ve Tarık sakatlanıp kenara gitmiş ve geri dönememiş, Pierre’den dün için hayır yok… Sertaç, Sestina, Calathes faul probleminde… Yani kısacası buradan, 9 sayı geriden dönüş için bir mucize gerek Sarı Kanarya’ya…
Jasikevicius’un molası sonrası geriye kalan 4,5 dakika ise Fenerbahçe basketbol tarihine geçecek “efsane” finallerden biri olmaya aday… Duvar örüyor Kanarya savunmada rakibine… Son dakikaların, son anların adamı Mike James çoğunlukla Calathes, değişmeli savunmada da bazen Dorsey, bazen de Guduric’e takılıp kalıyor… Okobo, Loyd ve Diallo’nun da o müthiş savunma direnişindeki girişimleri “mum gibi” eriyor adeta!.. Ve savunmadan aldığı o müthiş enerjiyi hem de aldıkları onca süreye rağmen ayakta kalmayı başaran Nigel Hayes, Dorsey, Guduric ve “maestro” Calathes’in hücumdaki olağanüstü çabası tam 15-2’lik “dudak uçuklatan” seriyle ödülleniyor!.. Skor talebası 76-80!..
Ardından Blossomgame ve Diallo’nun “can havliyle” gelen 5-0’lık serisi ile maç yine çıkmaza giriyor Kanarya için… 39.28’de faul alıp çizgiye gelen Calathes’in 1/2 isabeti ile skor 81-81’e eşitleniyor… Monaco’nun son hücumdan boş dönmesiyle son 10 saniye Fener’e kalıyor… Guduric’in son hücumdaki denemesi de çemberden dönünce maç uzatmaya gidiyor…
Böyle bir senaryoda, onca olumsuzluğa, sakatlığa, faul problemine bakıldığında, sahadaki oyuncuların aldığı “haddinden fazla süre” ve yorgunluk da hesaba katıldığında bir 5 dakika daha Fenerbahçe için üstesinden gelmesi gereken “yeni bir maç” adeta!..
Ancak Kanarya’nın sahadaki Calathes, Dorsey, Guduric, Nigel Hayes ve Sestina’lı beşinin geri adım atmaya hiç ama hiç niyeti yok!.. Moral bozmadan aynı inanç ve dirençle oyunun içinde Sarı-Lacivertliler… Motiejunas’la çizgiden tek sayı bulan Monaco’ya önce Calathes’in süre biterken bulduğu üçlükle yanıt veriyor, ardından da rakibin top kaybı sonrası Nigel Hayes’le bir üçlük daha gönderiyor Monaco potasına Sarı Kanarya…Diallo ve Okobo ile direnen Fransız ekibinin başına balyozu ise 43.47’de Guduric’in köşede topu buluşturduğu Sestina’nın üçlüğü indiriyor!.. Fark 8 sayı (86-94)… Sonrasında Monaco’nun panikle gerçekleştirdiği hücumlar, F.Bahçe’nin serbest atış çizgisinden kaçırdığı atışlar birbirini takip ediyor ve Fenerbahçe BEKO, Monaco’daki ilk maçta “fazlasıyla hak ettiği” ve kendisine saha avantajını getiren müthiş bir galibiyet çıkarıyor!..
Onca olumsuzluğun etki ettiği, şanssızlıkların birbirini takip ettiği böylesine zor bir atmosferde, böylesine kritik bir galibiyete imza atan ve “servis kıran” Fenerbahçe BEKO’ya canı gönülden tebrikler…
Bu altın değerindeki galibiyetin ardından “altını çizmek” gereken çok önemli detay, belki de Final-Four’un yolunu açacak bu kazanımın altında imzası olan “temel” iki oyuncunun sezon başında “topun ağzında” olan isimler olması… Calathes ve Sestina!.. Calathes, hem ilerleyen yaşı hem de verimi itibarıyla “gönderilecekler” listesinde ilk sıradaydı sezon başlamadan… Guard rotasyonunda üst üste gelen sakatlıklar, önce Neto ardından da Zagars’ın sakatlıklarıyla gelen “tesadüflerle” kadroda kalan Calathes, küllerinden doğdu!.. Yunan guard, normal sezonun da “verimlilik” itibarıyla en önde gelen isimlerindendi… Ama dün takımına yaptığı liderlik, Mike James’in savunmasındaki etkisi ve hücumda kattığı artı değerle müthiş bir seviyedeydi… Helal olsun!.. Sestina’nın da takıma ısınma süresi, “olacak mı, olmayacak mı?” sorusuna ilk etapta “galiba olmayacak” cevabı verdiren performansı ile sönen yıldızı, Pierre’in sakatlığı, Sertaç ve Papagiannis’in sınırlı katkısı ile birlikte bulduğu şansı iyi değerlendirmesiyle yeniden yarlamıştı… O da dün 31 dakikayı aşkın sürede sahaya yüreğini koydu, rakip uzunlarla müthiş savaştı, hücumda da ateşi yakıp, en kritik anlarda takımına “ateşleyici güç” olarak olağanüstü katkı verdi.
Wilbekin’in devre dışı kalmasıyla arzuladığı süreyi bulan Dorsey de, Calathes’le birlikte “co-pilot” pozisyonunda takımı sürükleyen Guduric’le elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı; yaptı da… Maç sonunda ve uzatmada taşın altına elini koydu. Nigel Hayes-Davis ise “bildiğiniz gibiydi”… Yine en kritik anlarda sorumluluk aldı, hem hücum hem de savunmada bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle katkı sağlamayı sürdürdü… Dile kolay tam 39 dakika 13 saniye sahadaydı… Onun yerinde başkası olsa “dili dışarıda” kenara “beni alın” diye işaret ederdi… Ama O pes etmeden, her şeyini vermeye devam etti…
Dün, Fenerbahçe BEKO için bir milattır… Hem bu sezon özelinde hem de genelde… Açalım… Sarı-Lacivertli takım, kupayı kazandığı 2017’de de, öncesinde de, sonrasında ve hatta bu sezondaki hiçbir maçta içine girdiği böylesi bir krizden çıkmayı başaramamıştı… Özellikle de Play-Off’a kalan takımlar arasında deplasman performansı “en kötü” (5 galibiyet, 12 mağlubiyet) takım kimliğiyle başladığı bu seride, maç önü ve sırasında yaşadığı onca sakatlık sorununa karşın galibiyeti dişiyle, tırnağıyla çıkarabilmesi çok şey ifade ediyor…
Saha avantajı artık cepte… Konuşmak için henüz erken… Ama hedefe ulaşsa da ulaşmasa da değişmeyecek bir detayı da atlamamak gerekiyor… 2016’da Berlin’deki Final-Four’da şampiyonluğu elinden alınıp CSKA Moskova’ya hediye edilen Fenerbahçe BEKO için 8 yıl aradan sonra artık ufukta yeni bir Berlin macerası görünüyor… Belki de Berlin’in Sarı-Lacivertliler’e “borcunu ödeme” vakti gelmiştir; kimbilir!..
Son satırlarınız sahte milliyetçi, palavracı açık ama gizli!!! ülkenin ikinci büyük kulübü olan anti-Fenerli’lere esin kaynağı olmuştur, şimdi 10-15 gün “tarih tekrardan ibarettir” rüyaları görmeye, akıllarınca hakem atamalarına başlayıp gerginis atamanidis’in (alıntıdır) manevi evlatları olarak real pana finalini hayal etmeye başlamışlardır. Napsın garibanlar? ellerinden gelen başka en ufak bir şey yokki… Davranın klavyelere iki kelime de buraya “ER MEYDANINA” döktürüverin laf ebeleri…
Daha yazdıklarımın üzerinden saatler geçmedi ama hemen bir anti-Fenerli sazan maç haberinin altına düşüp, “dur bakalım monaco daha elenmedi” diye döktürüvermiş bile. Valla güzel iş, tuttuğun takım euroleague rüyası bile göremiyor, kadın takımın ezeli 5.cilik koltuğunu kimselere bırakmıyor, basket ve voleybolda Fener süpürgeyi çıkarmış hem de en elektriklisinden; toplam 12 maç 12 galibiyet, sırtın yerden kalkmıyor, iddian yok, rekabetin yok, yok baba yok! yok! sıfıra sıfır elde var sıfır, naparsın? eee oturup “ya ayıptır, bari arada bir iki maç kazanalım” demeyeceğine göre mecburiyetten başlayacaksın hakarete, sanki rekabet hiç icat edilmemiş gibi. Güzel hayat billah, iddia yok, rekabet hiç yok, tepki yok, ne var acaba? cevap=LAF var, daha ne olsun?
sazan avı güzellll:)) aynalı mı hocam