Anlaşılan o ki Fenerbahçe BEKO, son atımlık barutu da atıncaya, takımdaki tüm sinerji yok olup, maç kazanmaya dair ‘umut kırıntıları’ tükeninceye dek ‘eksik kalan parçaları bulup takıma monte etme’ konusunu çözüme kavuşturmayacak…
Rakibinin 5/18 (% 27,8) isabette takıldığı 3 sayı çizgisinin gerisinden 14/31 (% 45,2) ile oynadığı, yani potadan uzakta ‘zor olanı’ daha iyi yaptığı ve bu parametrede 27 sayı fark yarattığı, asist/top kaybı istatistiklerinde de 22/11 (+11)’e 15/10 (+5) gibi bir üstünlük kurduğu bir maçı kaybediyorsa eğer Sarı-Lacivertliler bu işte bir sorun var demektir. Hem de büyük bir sorun… Hem de haftalardır tüm takımın, özellikle de kısaların ‘örtülemek’ için adeta ‘eziyet çektiği’, net biçimde yıprandığı bir ‘kısır döngü’ yaşıyor Kanarya… Kangrene ve daha da kötüsü ‘alışkanlığa’ dönüşmeye başlayan yenilgiler hiç de iyiye işaret etmiyor… Üç uzundan 40 dakikada boyalı alan ve çevresinden topu topu 3 basket bulabilmiş Sarı-Lacivertliler!.. Üstüne üstlük, başta Washington olmak üzere aynı üç uzunu rakip kısaların her ikili oyunda penetre edip, geçip, elini kolunu sallayarak potaya gitmeleri de cabası!..
Kangren kelimesi artık eksik kalıyor bu durumu tarif etmeye… ‘Aksiyon alma’ konusunda bu kadar yavaş davranılmasının sebebini gerçekten de merak etmiyor değiliz… Üç ihtimal söz konusu olabilir…
Birincisi kulübün mali portresi böyle bir (ya da birkaç) transfere olanak sağlayacak durumda değil… Bu, Ali Koç gibi bir başkanın olduğu yerde pek de mantıklı bir olasılık değil…
İkincisi piyasada aranan niteliklere sahip oyuncu olmaması… Bu da mantıklı değil… Bu tezi çürüten birçok örnek sayılabilir ama en taze ve en belirgini, geçen hafta ligin en etkili uzunu Lessort’u sakatlığa kurban veren Panathinaikos’un daha bir hafta geçmeden acil eylem planını devreye sokup, Maccabi’nin uzunu Wenyen Gabriel’i kadrosuna katması… Ki o Gabriel, dün akşam Bayern Münih’in bu sezon evindeki yenilmezliğine son verdiği maçta Panathinaikos forması ile sahaya ilk kez çıkıp, 30 dakika sahada kalıp 6 sayı, 8 ribaund, 2 top çalma ve 5 blokla daha ilk maçında içinden yeni bir Lessort çıkarttı!.. Yunan ekibinden transferde yine bir nokta atış izledik; tıpkı geçen yıl şampiyonluğu getiren Kendrick Nunn hamlesi gibi… Gabriel, PAO’nun yapısına uygundur, F.Bahçe’nin kimyasına uygun değildir, bu elbette tartışılır. Sorun zaten Fenerbahçe’nin niye Gabriel’ı transfer etmediği değil; hamle yapmakta çok ama çok gecikmesi…
Üçüncü şık, coach Jasikevicius’un transfer istemiyor olması… Diğer iki şıkta mevcut olmayan ‘mantığı’ burada yakalama ihtimali var… Öyle ki son 6 maçın 5’ini (son 3’ünü üst üste) kaybederken eksikliklere hiç vurgu yapmayan, hatta kazanırken de eksiklikler dile getirildiğinde basın toplantılarında medya mensuplarıyla ‘dalga geçme’ lüksünü dahi kullanan Jasikevicius, aksini iddia etmek zorunda… Ya çıkıp ‘transfer istemiyorum’ demeli ya da ‘istiyorum ama yapılmıyor’… Buna net bir yanıt vermediği ya da imada bulunmadığı sürece ihale onun omuzlarına yıkılmış kalacak… Ve kamuoyunda oluşacak baskının altında eninde sonunda kendisi ezilecek…
Esas olan ise, Fenerbahçe BEKO’ya çok iyi başladığı bir sezonda yazık olacak…