Birbirini çok iyi tanıyan iki takım F.Bahçe ve Efes. Aynı zamanda çok da iyi eşleşiyorlar. Klasik birer pivot kullanmayan kadro yapılarıyla birbirine çok benzer kadrolar. Efes sanki, F.Bahçe’nin savunma ağırlıklı versiyonu gibi. Kadrolar benzer belki ama Efes’in savunma temelli olmasında Hopson’da yokken kadrodaki yegane “hücumcu”nun Savanovic kalması ile alakalı. Efes rakibi hataya zorlayıp kolay sayı bulamadığı sürece bu kadroyla 60 sayıyı zor buluyor.
Nitekim dün oyun gitti geldi, kilitlenen oyunda kimin skor çıkarabildiğine kaldı. Ve bu alanda da F.Bahçe birkaç adım önde. F.Bahçe savunmada çok dağınık başladı aslında. Efes ilk 5 dakikada 9 atışta 8 isabet buldu 18-9 öne fırladı. Ama süre ilerledikçe, F.Bahçe savunması oturdukça, üretim düştükçe düştü, en sonunda da dibe vurdu. Efes sırasıyla çeyreklerde 24, 15, 14 ve 10 sayı üretti. 8/9 başlangıçtan sonra kalan 35 dakikada 14/50 atabildi ancak. Evet %28…
Efes yine de kendi savunmasını yapıyor. Bu yüzden zaten oyuna uzun süre tutundu. Obradovic’in Avrupa basketbolunda yapmaya çalıştığı bire bir temelli oyun devrimini iyi eşleşme ve her perdede adam değiştirme sayesinde boğdular. 16 top kaybına zorladılar F.Bahçe’yi. Ama yetmiyor işte. F.Bahçe’de de herkesin bire bir hücum düzeni olduğu için oyun sıkışınca başvurabileceği kaynak sayısı neredeyse sınırsız.
KAYNAKLAR SINIRSIZ
Uzun süre McCalebb sürükledi oyunu, sonra Bogdanovic, sonda Kleiza. İlk yarı hiç oynamayan Melih 3. çeyrek sonunda girip hiç eli titremeden üçlüğü gönderdi. İyi gününde olmayan Preldzic veya Bjelica’ya fazla iş düşmedi. Zaten yaratılmaya çalışılan düzen bu. Herkes tehdit olsun, o gün, o an bitirebilen topu kullansın. Efes savunmasına karşı da, tamamen kilitlenen oyunda da çilingiri bulabilmek istiyor F.Bahçe. Dün de son çeyrekte buldu.
TOP 16’nın ilk turunda son maçtı dünkü. Efes için son 8 şansı artık mucize. F.Bahçe ise yeni transferleri ve yeniden yükselişe geçen oyunuyla yine umutlandı.
