Pınar Karşıyaka’nın deneyimli oyuncusu Errick McCollum, FIBA Şampiyonlar Ligi’ne açıklamalarda bulundu. Amerikalı oyuncu basketbolu Karşıyaka’da bırakmayı umduğunu da söyledi. Errick McCollum’un röportajından öne çıkanlar şu şekilde:
“Sporcu bir aileden geliyorum”
Sporcu bir aileden geliyorum. Annem de babam gibi basketbol oynuyordu. Annemin annesi ve babamın babası, onlar küçükken vefat etmişler. Bu yüzden biraz erken büyümek zorunda kalmışlar. Ve bizim hayallerimizi yarıda kesmeye ya da hayatta kalmak için hayatımızı değiştirmeye yönelik baskı ya da stresle karşılaşmadık.
Böylece bizi, hayallerimizi yaşayabileceğimiz bir konuma getirdiler. Basketbolu ilk olarak eğlenceli olduğu ve keyif aldığım için oynadım. Yaşım ilerledikçe bir kariyer yolu istemeye başladım. Şehrimizde dikkat dağıtıcı birçok şey vardı. Bu yüzden ailem her zaman meşgul olmamızı isterdi. Meşgul çocuğun başını belaya sokmak için daha az zamanı olurdu. Ve zaman geçtikçe, sanırım finansal konuları, parayı anlamaya başladım.
Üniversitenin çok pahalı olduğunu biliyordum ve ailemin yükünü hafifletmek için burs almak istedim ve onlar da benim gidişatımı iyi bir şekilde ayarlayabilmemi sağladılar. Daha uzun süre oynamaya ve bir yeteneğinizin olduğunu görmeye başladıkça hedeflerinizi, hırslarınızı artırmaya başlıyorsunuz.
Sanırım liseye başladığımda, galismaya devam edersem profesyonel olarak oynama fırsatım olabileceğini fark ettim. Pek çok insan, geçimini sağlamak için basketbol oynama fırsatını bulamıyor. Ben de derslerime odaklandım ve kendimi basketbola ihtiyaç duymayacak bir konuma getirdim, ancak bu fırsatı elde edecek kadar şanslıysam diye çok çalıştım.
“Genç oyunculara yardımcı olmak benim sorumluluğum”
Benim için ilk kısım zordu. Fırsatlar sınırlıydı ama kendimi kanıtladıkça, mücadeleye devam ettikçe istediğim işleri alabildim, hayal ettiğim kariyere sahip oldum, takımlarda istediğim rolleri aldım. Ve galismak gerekti. Zaman aldı, ama ben işimi yaptım. Ama şimdi hız treninin yavaş yavaş inişe geçtiği kısmındayım. Zirveye ulaştım. Her şey iyi gidiyordu. Hala yüksek seviyede oynuyorum. Hala oyundan keyif alıyorum. 36 yaşındayım ve şimdi son yolculuğun tadını çıkarıyorum. Ama günün sonunda basketboldan alacağımı düşündüğümden daha fazlasını elde ettim. Bu yüzden minnettarım. Üniversitemin parasını ödedim, aileme baktım… çok fazla dostluk elde ettim. Ve dünyayı gezdim. Bu bir lütuf.
Yaşınız ilerledikçe dinamikleriniz değişiyor. Gençken sadece kendinize odaklanıyorsunuz. Kendi oyununuza, kendi yaptığınız şeylere. Yaş aldıkça bazı şeyleri fark etmeye başlıyorsunuz. Birisi düştüğünde, birisi bir sorunla karşılaştığında mesela. Sonra kendinizi bazı genç oyuncularda görüyorsunuz, onları yükseltmeye yardım etmek istiyorsunuz. Tecrübeli bir oyuncu olarak, onların yurtdışındaki deneyimlerini en üst düzeye çıkarmalarına yardım etmenin benim sorumluluğum olduğunu düşünüyorum.
Bu yüzden bazen muhtemelen bana kızacaklar ya da onlara tekrar tekrar bir şeyler söylememden bıkacaklar, ama bu sadece benim umurumda oldukları ve onlarda bir şeyler gördüğüm için. Hiçbir şey göremezsem nefesimi boşa harcamam. Benim görevim onların büyümesine yardım etmek.
“Umarım sonu Karşıyaka olur”
Bir takımda çok yakın ilişkiler geliştirirsiniz, ancak en büyük şey sorumluluktur. Bence gerçek arkadaşlar birbirlerine haklı ya da haksız olduklarında, veya yapmaları gereken şeyi yapmadıklarında bir şey söylemesi gerekir. Bundan hoşlanmayabilirler ama sonuçta bu onlara yardım edecek, takımı veya aileyi daha güçlü kılacaktır. Bizi aile olarak böyle görüyorum. İniş çıkışlar olmazsa, bu bir aile sayılmaz. Eğer tartışmalarınız veya anlaşmazlıklarınız yoksa, birini gerçekten sevdiğinizi söyleyemezsiniz. Bence en önemlisi gelişmeye devam etmemiz, birbirimize bağlı kalmamız. Bir sezonda zor zamanlar her zaman olacaktır. Ve ancak bunu yaparsak hedeflerimize ulaşabiliriz. Her ne kadar kaderimiz kendi ellerimizde olsa da, bu zor olacak.
Top bizim sahamızdayken, taraftarlarımızla herkesi yenebileceğimizi düşünüyoruz. Onlar gerçek tutkulu kişiler. Bize tezahürat yapma şekilleri gerçekten güzel. Onlar her zaman maçlara geliyorlar. Ve bunun zor olduğunu biliyorum, bazen maçlar geç saatte oluyor.
Basketbol Şampiyonlar Ligi maçları saat 20.30’da. İnsanların okulu var, hafta içi çalışıyorlar. İnsanların işleri var. Ama onlar gelip bizi her zaman destekliyorlar. Biz zor zamanlar yaşasak bile, iniş çıkışları, tutkularını, kayıpları, galibiyetleri hissediyorlar. Bu gerçekten hoşuma gidiyor.
Kültürden, insanlardan keyif alıyorum. Türkiye’de sevgi gösterirseniz size sevgiyle karşılık veriyorlar. Sanırım ailem için yaptıkları buydu ve biz de bunu yaptık. Bunu benimsemeye devam ediyoruz.
Burayı seviyoruz. Eşime de her zaman kariyerimin sonuna doğru geri döneceğimi çünkü bundan çok keyif aldığımı söylüyorum. Yani planım burada bitirmek. Kim bilir kaç yıl sürecek bu. Sonuçta bu bir iş ama plan Türkiye’de bitirmek. Ve umarım Karşıyaka olur. Umarım İzmir olur. Ama bazı şeyler benim gücümün ötesinde.