Türk basketbolunun efsanevi oyuncusu ve antrenörü Erman Kunter, basketbolun gündemine dair gelişmeleri Basketdergisi.com için yorumladı.
Pandemi sürecini, başantrenörlüğünü yaptığı Fransa’nın Cholet kasabasındaki evinde eşi Sofya ile birlikte geçiren ünlü coach, Avrupa ve Türk basketbolunun geleceğini mercek altına aldı, birbirinden çarpıcı açıklamalarla yapılması gereken radikal hamlelere ışık tuttu.
1) Pandemi’ye Türkiye’de değil de Fransa’da yakalanmış olmanız iyi mi oldu, kötü mü?
– “Burada da farklı bir durum söz konusu değil. Burada işler baştan sıkı tutuldu. Bir aya yakın bir süredir sokağa çıkma yasağı var. Günde bir saat dışarı çıkmak mümkün. Her yer kapalı. Sadece marketler açık. Tabi burası küçük bir kasaba. İstanbul gibi değil. Gezecek çok yer, boğaz falan yok. Ama burada da farklı bir durum söz konusu. Daha az insan olduğu için virüse yakalanma tehdidi de o oranda düşük.”
2) Ara sürecinde nasıl vakit geçiriyorsunuz? Adapte olmakta güçlük çektiniz mi?
– “Tabii burada vakit biraz zor geçiyor. Dediğim gibi burası küçük bir kasaba. Çok rutin işlerle uğraşıyoruz. Bir aktivite yok. Eşim Sofya ile biraz bahçe ile uğraşıyoruz. Biraz evde yemek pişirmek falan… Tabii yemek derken sağlığa dikkat etmek gerekiyor. Evin arkasında da dere var. Zaman zaman dere kenarında yürüyoruz. Bu arada tabii basketboldan da kopmamak gerekiyor. Gün içinde piyasalardaki oyunculara bakıyorum. Sonuçta yeni sezona yönelik planlama da yapmak gerekiyor. Ancak tabii ekonomi de belli olmadığı, bütçe belli olmadığı, hiçbir şey henüz netlik kazanmadığı için çok da bir hesap kitap içine giremiyoruz. Belirsizlik çok fazla.”
3) Bu süreçte aranızın iyi olduğunu farkettiğiniz ev işleri oldu mu?
– “Yok aslında. Ev işleri aslında benim çok anladığım bir konu değil. Biraz ev yemeklerine, biraz bahçeye bakıyorum. Büyük bir hobi geliştirmedik. Arada satranç oynuyoruz eşimle. Film izliyorduk ama bir ayı geçtikten sonra çok da film seçeneği kalmadı. Açıkçası genelde evde oturuyoruz.”
4) Kedi tutkunuz devam ediyor mu?
– “Tabii ki. Buradaki evimizde de kedi besliyoruz. Bu süreçte kitap okuma alışkanlığımı biraz arttırdım. Gerçi çok da konsantre olunamıyor. Biraz bu durumun psikolojik yönü de var. Vakit geçtirmek için yapıyormuş gibi gelince buna olan motivasyon da kayboluyor. Biraz evde kalmak insanların psikolojisini bozdu. Yorgunluk oluyor. Bazı günler daha fazla enerji var. Metabolizma da bozuldu. Erken kalkıp ne yapacağız diyorsun. Yatakta biraz fazla kalınca miskinlik çöküyor. Durum zor.”
5) Fransa Ligi’nin tamamlanmasının eylül ayına sarkma ihtimali var. Belki de iptal edilecek. Kararın nisan ayı sonuna kadar verilmesi bekleniyor. Sizin görüşünüz ne?
“Liglerin hiçbir yerde yakın bir zamanda başlayabileceğini olası görmüyorum. Pandemi devam ediyor. Pat diye de bitecek gibi de durmuyor. Önce düşme trendine girmesi lazım. Ancak haziranda böyle bir durum söz konusu olabilir. Sonrasında ise ligler ancak Temmuz’da başlar. Daha sonrası mümkün olursa da kadrolar değişmiş olacak. Oyuncular farklılaşacak. Belki de karşı takımda olacak sizin oyuncunuz. Liglerin bir sürü bu sezonu kurtaralım derken bir sonraki sezona da problemler yansıyabilir. Mesela Fransa’da sezonun tamamlanması için eylül ayı öngörülüyor. E Play-Off oynanacak, bir hafta sonra yeni sezon başlayacak. Nasıl olacak? Ben çok fazla soru işareti olunca o olasılığı mümkün görmüyorum. Dediğim gibi, bazı şeyleri kurtaralım derken bir sonraki seneye de problem taşımış olabiliriz. Bu tabii yöneticilerin alacakları bir karar. Ama buradaki en önemli şey, bu sezonu kurtaralım derken önümüzdeki sezona kötü bir etki olmamasını sağlamak.”
6) Eğer gelecek sezon bütçeler genel anlamda düşerse – ki büyük olasılıkla öyle olacak – Türkiye’de daha çok Türk oyuncunun süre aldığı daha az yabancılı bir lig mantıklı olur mu?
– “Şimdi tabii Avrupa Kupası oynayan takımlar var, Euroleague oynayan takımlar var. Onların bütçelerinde çok büyük belirsizlikler var. Mesela Real Madrid, Barcelona gibi çok büyük bütçeleri olan kulüpler var. Onların çok büyük sıkıntıları var. Çünkü tüm gelir futboldan geliyordu. Şimdi bizde de bu gibi kulüplerin bütçelerinde büyük düşüş olacak. Oyuncu bütçelerinde düşüş kaçınılmaz. Tabii durum böyle olunca daha az yabancılı, daha çok Türk oyuncunun yer aldığı bir lig düşünülebilir.
“ÖNCE ‘BİZ İYİ OYNUYOR MUYUZ’ SORUSUNU SORMALILAR!”
Bence Türk oyuncuların aldığı süre işine çok fazla takılıyoruz. Neden böyle düşünüyorum. Bir örnek vereyim. Mesela Rodrigues Beaubois. NBA’de draft olduğunda bizde (Cholet) ortalama 19 dakika oynuyordu. Aynı sene Kevin Seraphin de draft edildi. O da 17 dakika süre alıyordu. Bence bu süre işine fazla takılmadan ilk olarak önceliğe almamız gereken ‘biz iyi oynuyor muyuz’ sorusu olmalı. Bence oyuncuları daha hata yapmalarına. Kısıtlı sürede de oyuncu olunabilir. Bunu akılmızdan çıkartmayalım. Mesela bugün Türkiye’de şu anda 6 Fransız oyuncu oynuyor ilk 3 takımda. Nando De Colo, Leo Westerman, Joeffrey Lauveragne, Adrien Moerman, Rodrigues Beaubois, Amath M’Baye. E şimdi bunlar 6 yabancılı bir ligden çıktılar. Biz süre vermiyoruz diye konuşuyoruz da. Var mı acaba yurt dışına ihraç ettiğimiz bir Euroleague oyuncusu? Yok! O zaman burada oturup düşünmeli. Mesela bizde. İlkan Karaman Bosman statüsünde oynuyor ve kıta dışı sayılmıyor. Şu an TBF yönetimindeki Hüseyin Beşok da yıllar önce gelmiş ve yine Bosman statüsünde oynamıştı.
“ESAS SIKINTI ANTRENÖR YETİŞTİRMEDE!”
Yani yabancı sayısı değişsin ya da değişmesin. Kağıdı kalemi elimize alıp neler yapılması gerektiğini, nasıl oyuncu yetiştirileceğini, sadece sıkıntının oyuncu sayısında olmadığını, antrenör eğitimini çok iyi bir seviyeye getirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bizim çok ciddi bir antrenör eğitimi yapmamız ve onlara iyi bir vizyon vermemiz gerekiyor. Ben bu vizyonun ve misyonun unutulduğunu sanıyorum. Antrenör önce altyapıdan yetişecek, belli bir yere gelecek. Sonra bir sürü kural koyacaksınız. Dolayısıyla bu kötü durumdan kar çıkarıp, bir sürü hamleler yapılabilir. Bu noktada herkesin ciddi anlamda oturup düşünmesi lazım. Yani 6 yabancılı bir lig olan Fransa Ligi’ni bu sene yine örnekleyebiliriz. İki Fransız oyuncu NBA draftinde ilk 15 oyuncu içinde seçilecekler. İkisi de 2001 Fransa doğumlu Theo Maledon ve Killian Hayes. Maledon ASVEL’de oynuyor, Ratiopharm Ulm’de oynayan Hayes de Fransa’da yetişti.”
7) Doğabilecek mali sıkıntıların tüm sektörleri etkileyeceği ortada. Basketbola yansıması nasıl olur?
– “Bütçelerin minimum yüzde 25 ile yüzde 40 arasında düşeceğini tahmin ediyorum. Bazı takımlar, ki bunlar altyapıları kuvvetli olan takımlar diyorum, onlar daha az etkilenir. Altyapısı güçlü takımlar için pandemi bir fırsata dönüşebilir. Tabii bunu artıya çevirecek bütçeleri oluşturmak kaydıyla.”
8) Genç oyuncularla gittiğiniz 1999 Avrupa Şampiyonası’nda Türk Milli Takımı ile büyük iş çıkarmanız ve yarı finalin kapısından dönmeniz o dönem çok konuşulmuştu. Günümüze geldiğimizde bunun tekrarının mümkün olduğunu düşünüyor musunuz? Türk basketbolunda potansiyel olarak yakın gelecekte böyle bir durumun tekrar edebileceğini düşünüyor musunuz?
– “Tabii Türk basketbolundaki genç yıldız adaylarını o kadar yakından takip etmedim. Ama geçiş döneminde uzun zamandır bir problem yaşıyoruz; burası kesin. Altyapılarda iyi dereceler alıyoruz. Ama onları yukarıya taşımayı başaramıyoruz. Bu oyuncuları iyi yetiştirebiliyor muyuz, ona bakmamız lazım. Yurt dışında alt yapılarda nal toplattığımız takımlar üst kategorilerde niye bizi geçiyor, püf noktası burada.”
9) Yeni durumun size öğrettiği ya da kattığı en önemli şey nedir?
– “Derler ya, her şeyin başı sağlık. Bize pandemi sürecinin öğrettiği şey bu. Spor güzel bir şey. Spor ile yaşıyoruz, spor sayesinde bir yerlere geldik. Kazanmak güzel, kaybetmek kötü. Ama sağlığın yerini hiçbir şey tutmuyor.”
10) Euroleague CEO’su Jordi Bertomeu, önceki gün video konferans yöntemiyle gerçekleştirdiği toplantıda ligin kaderinin mayıs ayı sonuna kadar belirleneceğini, niyetlerinin ligi temmuz ayı sonuna kadar tamamlamak olduğunu söyledi. Sizce bu mümkün mü?
– “Açıkçası benim görüşüm bu konuda çok basit ve net. Karar alamadıkları belli ve zaten neresinden bakarsanız bakın bu çok zor bir karar. Orada olan insanlar, yönetim bazında oturacaklar bir karar alacaklar. Bu durumun ‘mayıs sonunda bir karar alırız’ gibi bir yaklaşım ile sona erecek bir hali yok. Buna mantıklı bakmıyorum. Oyuncular nasıl idman yapacaklar. Ne kadar zamanda gelecekler, ne kadar zamanda forma girecekler de bu sıkıştırılmış zamanı oynayacaklar? Nasıl motive olacaklar? Yöneticileri de anlıyorum. Haklılar. Haklı oldukları şey para. Sponsorluklar, yayın hakları, diğer gelirler. Kombine biletler. Bunların hepsi problem. Kabul ediyorum. Ama sezonun kalanına yönelik verilecek kararı mayıs sonuna ötelemenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Mayıs sonunda karar vereceksin. Eeee? Ondan sonra nasıl oynayacaksın? Bunun sağlıklı bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum. Eylül’de oynayacağız de, bunu anlarım. Ama mayıs sonunda karar vereceğiz demek pek akla yatkın değil. Belki bir zaman kazanma yöntemi olabilir. Burada en doğru formülü geliştirmeye çalışıyorlar. Ya da o sürece kadar sponsorluklarla ilgili kazanımları kaybetmek istemiyorlar belki de. Ama bence mayıs sonu değil de en geç mayıs başında karar vermeleri gerekiyor. Ama onlar da yöneticiler ve onun için orada bulunuyorlar.
‘EĞER VİRÜS SONA ERDİYSE DE OYNANACAKSA O ZAMAN SEYİRCİ NİYE YOK? ONLARI BİR ARAYA GETİRECEK BİR TEHDİT VARSA OYUNCULARIN CANI YOK MU!’
Tekrar ediyorum. Eğer virüs gittiyse niye seyircisiz oynanıyor. Seyircileri bir araya getirecek bir tehdit varsa oraya gidecek ve sahada oynayacak oyuncuların canı yok mu? Böyle bir yaklaşım olmaz, olamaz. Böyle bir şey yanlış olur diye düşünüyorum. Zor bir karar tabii. Oyuncuların bir kısmının kontratı bitecek. Başka oyuncular bir yerlere gidecek. Karantinaya girecek. Çıkacak idman yapacak, forma girecek de oynayacak! Bunlar kolay işler değil. Bana soruyorsan en mantıklısı o zaman eylül ayında oynansın. Eylül ayının birinden itibaren kalan maçları oynatırsın. Üç hafta sürer. Eylül’ün son haftasında sekizli final yapar bitirirsin. Bunu temmuza kadar sıkıştırmanın bir anlamı yok. Euroleague’in avantajı var. Onlar özel bir lig. Onlar çok rahat bir şekilde, haftada üç maç, üç hafta sürer. Son haftasına da 3 gün zaten.. Yeni sezonu da ekimde değil, kasımda başlatırsın. Olur biter.”
GÖKHAN TÜRE