27 Aralık 2025, Cumartesi
spot_img
Ana SayfaDİĞERARŞİVEfsane Olunur, Doğulmaz / MURAT MURATHANOĞLU

Efsane Olunur, Doğulmaz / MURAT MURATHANOĞLU

1970 NBA Finallerinin yedinci maçıydı, New York Knicks karşısında altıncı maçta Los Angeles Lakers’ın efsane pivotu Wilt Chamberlain 45 sayı, 27 ribauntluk bir performans ile seride durumu 3-3 yapmıştı. Knicks’in kaptanı ve pivotu Willis Reed’in sağ baldırında bir kas yırtılmıştı ve altıncı maçta oynayamamıştı. Kimsede onun yedinci maçta oynamasını beklemiyordu. Yırtık kaslar o kadar çabuk iyileşmiyordu. Knicks çaresiz ve umutsuzdu. Madison Square Garden’ı dolduran Knicks taraftarları takımlar ısınırken soyunma odasında son hazırlıklarını yapan ve ağrı kesici iğneleri olan Reed’in tek bacaklı korsan Long John Silver taklidiyle hava atışına çok kısa bir süre kala bacağını sürükleyerek takım arkadaşlarına katıldığını gördüğünde maçın havası hemen değişti. Reed’in orada olması bile takımını ve taraftarını ateşlemeye yetmişti. Ancak bir de parkeler üzerindeki yerini aldığında ve maçın ilk iki basketini atarak “Bizim evimizde değil.” mesajını verdikten sonra soyunma odasının yolunu tutmuştu. Maçta bir saniye daha oynamadı. Ama onun o fedakarlığı yapması ve üstelik de bunun sadece göstermelik olmadığını göstermesi Knicks’i uçururken, Lakers’ı da bitirmişti. Reed’in takım arkadaşı Walt “Clyde The Glide” Frazier, Reed’in bacağını sürükleyerek sahaya çıktığını anı şöyle hatırlıyor “Lakers ısınırken, seyircinin tepkisiyle durdular. Reed’i görünce hepsi şaşkınlık içinde kaptana baktılar. Isınmayı bırakmışlar, tamamen dağılmışlardı. O anda maçı kazanacağımızı anlamıştım.” diyor.

1997 NBA Finalleri beşinci maç ve Michael Jordan tarihe “grip maçı” olarak geçen maçta Utah Jazz’e 38 sayı atmış ve maçı kazandırmıştı. Maç sonrası Jordan’ın ayakta duramayacak hali olduğunu görenler ve takım arkadaşı Scottie Pippen’ın desteğiyle soyunma odasına taşınmasını izleyenler bir efsanenin bir kez daha efsaneleştiğine tanık oldular. O maç Jordan’ın en iyi maçı değildi. Ancak o maçtan sonra “Herşeyini parkelerin üzerinde bırakarak oyna” sözleri yeni bir anlam kazandı. Sakatlıklarına rağmen özveriyle oynayanlar, acıyla oynayanlar için Jordan yeni bir standart belirlemişti. Jordan sonunda bile Pippen’ın onu soyunma odasına taşımasına izin vermemişti ve sadece takım arkadaşından destek almakla yetinmişti.
Derek Fisher dendiği zaman akla ilk gelen takım Los Angeles Lakers olur. Ancak Fisher’ın Utah Jazz forması giydiği tek sezonda onu efsaneleştiren bir anı onu bu takımla da sonsuza dek özleştirdi. 10 Temmuz 2007 tarihinde Fisher, 11 yaşındaki kızı Tatum’un göz kanseri olduğunu öğrendikten birkaç sonra New York’ta ameliyat için ailesiyle birlikteydi. Fisher zaten Golden State serisinin ilk maçını kızının yanında olmak için kaçırmıştı. Üç saat süren ameliyat iyi geçti ve kızının durumundan emin olduktan sonra Fisher uçağa atlayıp serinin ikinci maçına yetişmeye çalıştı. Polis eskortlarının desteğine rağmen Fisher salona ancak üçüncü çeyrek başladıktan sonra ulaşabildi. Üstünü değişip sahaya çıktığında deyim yerindeyse, yer yerinden oynadı. Warriors’ın yıldız oyuncusu Baron Davis’i durdurarak maçın uzatmaya gitmesine neden olan Fisher, uzatmanın da en kritik üçlüğünü attı. Fisher belki kendi sakat değildi, ama onun yaşadıklarını ne Reed, ne de Jordan yaşamıştı. Sonuçta evladının yaşamı söz konusuydu.

Bu üç olay benim hatırlayabildiklerim. Michael Jordan NBA tarihinin en iyi oyuncusuydu. Gerçek bir efsaneydi. Willis Reed NBA tarihinin en iyi pivotları sayıldığında George Mikan, Wilt Chamberlain, Bill Russell, Kareem Abdul Jabbar, Hakeem Olajuwon, Bill Walton, Moses Malone, Shaquille O’Neal gibi isimlerle belki sayılmazdı ancak Robert Parish, David Robinson, Nate Thurmond ve Patrick Ewing gibilerden daha iyiydi. Yani o da NBA tarihinin en iyi 50 oyuncusu arasında yer almış bir efsaneydi. Derek Fisher’ın dört şampiyonluk yüzüğü var. 2004 Batı Yakası Yarı finallerinde San Antonio Spurs ile oynanan beşinci maçta 0.4 saniye kala mucize basketi atarak tarihe geçmişti. Belki efsane bir oyuncu değildi, ama gerektiğinde efsaneleşmeyi gayet iyi biliyordu.

Şimdi Portland’da yeni bir efsane oluşuyor, Hatta oluştu bile. Cumartesi gecesi hepimiz de tanık olduk. Brandon Roy sekiz gün önce sağ dizinden arthroskopik ameliyat oldu. Phoenix serisinde oynaması imkansız değil ama çok zor görünüyordu. İlk başta inşallah yedinci maça yetişir deniliyordu. Sonra belki en iyi ihtimal altıncı maç deniyordu. Ancak Brandon Roy’u tanımak gerekiyordu. Ameliyat sonrası odasında Roy daha yeni ameliyat olmuş bacağını ilk önce havaya kaldırdı, daha sonra da dizini bükerek “Bakın oynamaya hazırım bile” dedi. Bu size serinin yedinci maçı belleyecek birisi gibi geliyor mu? Roy ameliyattan dört gün sonra coach Nate McMillan ve takım doktoru Jay Jensen’a “Oynamam için lütfen izin verin.” diye yalvarmaya başladı. Portland kulübünün her şeyi olduğundan ve geleceğini de riske attığından dolayı ilk önce genel menajer Kevin Pritchard daha sonra da takımın sahibi Paul Allen da tartışmaya dahil oldu. Artık Brandon’ın ikna etmesi gereken kişi sayısı iki değil dört olmuştu. Sonunda hepsi sırasıyla “evet” dedi.

Brandon Roy’un dördüncü maçta oynamayacaktı. Bu kesindi. Ancak maçtan birkaç saat önce oynayabileceği düşünülmeye başlandı. Sonunda Roy herkesi ikna etti ve oynadı. Roy esasında böyle şeylere yabancı birisi değildi. Washington Üniversitesinde üçüncü sınıftayken bundan çok daha zor ve kötü bir diz ameliyatı geçirdi. Ameliyattan üç hafta sonra North Carolina Tarheels ile oynanan bir maçın ikinci yarısında daha fazla dayanamadı ve formayı giydi sahaya çıktı. O maçta 10 sayı attı. Dün gecede diz ameliyatından sekiz gün sonra 27 dakika süre aldı ve 10 sayı attı. Hem Washington Üniversitesinde, hem de Portland’da Roy ameliyatlardan sonra sahaya beklenenden erken dönerken, hiçbir ilaç veya ağrı kesici almadı. Yani Brandon Roy’un acıya dayanıklılığı çok yüksek. Oyuna girdiğinde sadece takım arkadaşlarını değil, bütün bir salonu hatta bir şehri ayağa kaldırdı. Onun attığı sayılar onun saha içinde bulunmasının ve tehdit oluşturmasının yanında hiçbir şey. Roy döndü ve seri başladığından beri hayalet gibi olan LaMarcus Aldridge 31 sayı 11 ribaunt ile maça damgasını vurdu. Aldridge maçtan sonra Roy döndü bende çemberi gördüm diyerek, Roy’un varlığının önemini vurguladı.

Bu performans belki Reed, Jordan hatta Fisher’ın ki ile aynı seviyede mi bilemiyorum? Ancak Roy’un acıya dayanıklılığı, takım ruhu ve onun kazanma arzusu, pes etmeyen ve karamsarlığa kapanmayan ruhu bütün takıma, kulübe ve şehre yayılmış durumda. Bu sezon Blazers’da 82 maçta da forma giyen tek oyuncular Andre Miller ve Martell Webster. Greg Oden ve Joel Przybilla sezonu çoktan kapattı. Rudy Fernandez, Nicolas Batum ve daha önce de Roy kendisi çok sayıda maç kaçırdı. Bu sezon Blazers oyuncuları toplam 311 maçı sakatlıktan dolayı kaçırdı ve tüm NBA’de sadece Golden State sakatlıklardan dolayı daha şanssızdı. Buna rağmen Blazers play-off’a girebildi. Hem de Batı’dan. Buna rağmen Blazers sezonun son iki ayında en iyi basketbol oynayan Phoenix karşısında sakatlıklar ve eksikliklere rağmen durumu 2-2 yaptı. Blazers’ın pes etmeyen, havlu atmayan inatçı ve azimli bir yapısı var. Bunun an nedeni Brandon Roy. Efsaneler olunuyorsa, Roy’da efsane olmak yolunda sürekli önemli adımlar atıyor. Bu adımlarında belki en büyüğünü Cumartesi gecesi attı.

BENZER HABERLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Reklam -spot_img

Son Haberler