2010 NBA Draftide geride kaldı. Uçuk bir draft oldu. NBA’in en başarılı genel menajerlerinden Kevin Pritchard draft’in başlamasına bir saat kala kovuldu. Kovulmasına rağmen de kulübünün draft’ini yönetti ve draft bittiğinde çantasını aldı arkasına bakmadı ve gitti. Takaslar havada uçuştu. Bu takaslardan birisi basınımızda önemli yer aldı. “Chicago Bulls Ömer Aşık’ı kadrosuna dahil edebilmek için yer açtı.” başlığına insanları inandırmak kime yaradı bilmiyorum ama, Bulls Ömer’e yer açmak için 17.inci sırada seçtikleri uzunu Washington’a yollamadı. Zaten mevcut olan boş bir yeri korumak isteseydiler, o pozisyonda adam seçmezlerdi! Bir guard, bir forvet seçerlerdi ve o zaman Ömer’e yer açmalarına gerek kalmazdı.
Bu draft Kentucky’nin draft’i olarak da tarihe geçti. Genç yıldızımız Enes Kanter’in de gelecek sezon forma giyeceği üniversitesinin büyük coach’u John Calipari beş oyuncusunu ilk turda draft edilecek hale getirmiş (!). “Bu benim içim için NCAA Şampiyonu olmaktan daha büyük bir başarıdır.” demiş. Böyle bir kadroyla şampiyon olamazsan, hatta Final Four bile yapamazsn başka ne diyebilirsin ki? Öyle değil mi büyük coach? Tabii ilk turda seçilen beş Kentucky oyuncusunun dördü NCAA’lerde sadece bir sezon oynadı. Bir sezonda kömürden elmas yapabilen bir coach ise Calipari hakikaten çok büyükmüş. Yok bu oyuncular zaten eski kurallar devam ediyor olsaydı, ve NCAA’lere uğramadan direk NBA Draftine girer ve yine de hemen, hemen aynı yerde seçilirler diye düşünüyorsanız (Tıpkı Derrick Rose ve Tyreke Evans gibi) o zaman Calipari’nin dürüstlüğünün yanısıra kendisini pazarlama ve yüceltme teknikleri de belki okullarda ders olarak verilebilir.
Bu draft’in belki de gözlerden kaçan en önemli detaylarından biride az önce sözünü ettiğimiz Bulls takası. Memphis genel menajeri Chris Wallace, Pau Gasol’u Los Angeles Lakers’a hediye ettiği için Batı Yakasında meslektaşları arasında hiç sevilmez. Minnesota Timberwolves’ın eski genel menajeri Kevin McHale için de Kevin Garnet’i oyunculuk günlerinde formasını giydiği Boston Celtics’e hediye ettiği için de Doğu Yakası genel menajerleri hiç sevmez. Zaten bu iki kulüp son yıllarda bu iki takas yüzünden NBA basketbolunu domine ediyor. Bulls takası da Washington Wizards Başkanı Ernie Grunfeld’i de bu listeye ekletebilir. Çünkü Bulls’un amacı LeBron James/Dwyane Wade/Joe Johnson üçlüsünden birisini Amare Stoudemire/Chris Bosh ikilisinden birisiyle birlikte Chicago’ya getirebilecek salary cap boşluğunu yaratmaktı. Grunfeld de bunu sağladı.
Derrick Rose-LeBron James-Chris Bosh-Joakim Noah dörtlüsü çok sağlam bir masanın dört ayağını oluşturabilir ve o zaman sadece Doğu veya Batı Yakası genel menajerleri değil, tüm diğer kulüp yetkilileri Grunfeld’i “nefret listesine” alırlar. Eğer LeBron James tüm zorlamalara ve şantajvari ön şartlara rağmen NBA’de kimsenin Calipari’ye (William Wesley’den dolayı ikisi sürekli paketlenmeye çalışılan kankalar durumundalar) bir takımın direksiyonunu teslim etmeyecek kadar akıllı olduğu konusunda kendini ikna etmişse onun Chicago’ya gidişi hem A.B.D’nin “ikinci şehrini” çok mutlu eder, hem de NBA Başkanı David Stern’ü.
2010 NBA Draftinde tüm ilginç gelişmeler gerçekleşirken, bizim için de çok önemli bir gelişme oldu. En azından gurur verici bir gelişme. Cholet takımını bizim standartlarımıza göre komik (Geçen yılki toplam bütçe Igor Rakocevic’in Efes Pilsen’den aldığı paradan daha az) denilebilecek bir bütçeyle Fransa şampiyonu yapmayı başaran Erman Kunter basketbolun başka bir alanında da büyük başarı sağlıyor. Yıllardır NBA’de “All-Star” ve “NBA Şampiyonu” Mehmet Okur ve “En Çok İlerleme Kaydeden Oyuncu” ve “NBA Finalisti” Hidayet Türkoğlu ile övünürken, ve altyapılara bu kadar büyük yatırım yapılırken niye yeni yıldızları çıkartamıyoruz diye kara, kara düşünürken, Erman peynir ekmek gibi NBA oyuncusu yetiştiriyor. İnşallah Ersan Ilyasova geçen sezonun başarısına ekleyerek devam eder ve Memo ile Hido’nun kariyerlerini yakalar, yine inşallah Enes Kanter bir sezonda Calipari’nin o büyüsünden faydalanır ve zaten ilk 3-4 sırada seçilmesi gerekirken oralarda seçilir ve çok başarılı bir NBA kariyerine imza atar. Tabii Erman’ın bunu bir kasabada başarmasıyla, 78 milyon nüfusu olan bir ülkeyi, hele, hele alt yapılara büyük önem veren bir Milli takımlar organizasyonu varken mukayese etmeye mecbur kılması bile Erman için kocaman bir alkışı hak ettiriyor.
Erman’ın NBA takımlarının draft edeceği seviyeye getirdiği oyuncuların listesine bir göz atalım. 2005 NBA Draftinde Seattle Supersonics Erman’ın oyuncusu Mickael Gelabale’yi 48.inci sırada seçti. Gelabale NBA’de 109 maçta yer aldı, çok ağır bir sakatlıktan sonra kendisini toparlıyor ve bu yıl Cholet’in şampiyonluğunda önemli rol oynadı ve tekrar NBA’e dönerse kimse şaşırmamalı. 2009 NBA Draftinde Oklahoma City Thunder Erman’ın oyuncusu Rodrigue Beaubois’u 25.inci, San Antonio Spurs ise Erman’ın oyuncusu Nando DeColo’yu 53.üncü sırada seçti. Beaubois çaylak sezonunda 55 maç oynadı, 7.6 sayı ortalaması ve bir guard için inanılmaz olan % 57 genel şut yüzdesiyle oynadı. DeColo ise İspanya’nın Valencia takımına transfer oldu ve bu takımla Eurocup’ı kazandı ancak biraz daha pişmesi ve oyununu ilerletmesi lazım ama bu gerçek Erman’ın aynı kadrodan NBA draftinde seçilecek iki oyun kurucuyu yetiştirdiği gerçeğine gölge düşüremez. (Biz kaç tane oyun kurucumuzu draft ettirebildik?).
Bu yıl ise Erman’ın üretimi sınıf atladı. Chicago Bulls Erman’ın oyuncusu Kevin Seraphin’i 17.inci sıradan draft etti. Ömer Aşık’a yer açmak amacıyla değil, Fransız oyuncuyu Washington çok beğendiği için daha önce el sıkışılmış bir takasın gerçekleşmesi için bu oyuncuyu seçti ve Wizards’a teslim etti. Ancak bugüne kadar Erman’ın sistemi, üretim fabrikası bu kadar yüksek seçilen bir oyuncu üretemiyordu. Bizim tüm oyuncularımız arasında sadece Hido (16.ıncı sırada) daha yukarılarda seçilmişti. Ancak şu bir gerçek ki, bizim takımlarımızda hasret kaldığımız bir düzeni, ekibiyle, yatırımıyla, stratejisi ve cesaretiyle Erman Kunter bu küçük kasaba takımına yerleştirmiş. Fransızların Afrika ve Karayip adaları kökenli (Guadeloupe, Guyane ve Isla de Punta Negra) siyahi oyuncu adaylarının bolluğundan dolayı yetenek bulmak açısından bir sıkıntıları yok. Ancak Erman Kunter ve ekibi çok başarılı bir sistem uyguluyor. Bir kere etrafı çok iyi tarıyorlar, genç yetenekleri alt yapılarına dahil ediyorlar ve bu oyuncuların Cholet’li olarak yetişmelerini sağlıyorlar. Cholet’in NBA tarafından draft edilen dört oyuncusu da Cholet altyapısından. Daha sonra Erman onların yavaş, yavaş A takımının havasını teneffüs etmesini sağlıyor. Bir basamak sonrası ise onlara hak ettikleri süreleri vermeye başlamasıyla devam ediyor, ve daha sonra da onlara ciddi süreler ve sorumluluklar veriyor.
Oyuncular yetenekli ve atletik, Erman Kunter’in zaten basketbol bilgisini sorgulamaya gerek yok, o belki de küçük kasabadaki hayat şartlarıyla kendisini iyice basketbola, işine ve hedeflerine vermiş, sadece onlara odaklanmış ve sonuçta ortaya böyle başarılı, hatta çok başarılı bir tablo çıkıyor. Bu verimliliğin biticeğini düşünenler yanılırlar. Sıradaki oyuncu 20 yaşında, 2.00 metrelik forvet Christophe Leonard. İki yıl sonrada onun ismini NBA draftinde göreceğiz. Tabii bu arada Erman’ın hakkını da yemeyelim. Kendisi çok büyük bir oyuncuydu. Özel hayatı belki başarılı bir sporcudan daha çok bir sanatçınınkini çağrıştırırdı, ama bugün oyuncu Erman Kunter 19 yaşında olsaydı, önümüzdeki draftlerin birinde ilk 3-5 sırada seçilirdi. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Coach Erman Kunter de çok büyük bir coach olma yolunda hızla ilerliyor. Gelabale forvetti, DeColo ve Beaubois oyun kurucu. Seraphin’in 4-5 numara oynaması bekleniyor, Leonard ise kısa forvet. Yani Erman her türlü oyuncuyu yetiştiriyor. Bu çok çalışarak ve çalıştırarak ancak gerçekleşir. Bu basketboldan ve oyuncu psikolojisinden anlayarak gerçekleşir.
Erman her yıl, her sezon 1-2 genç oyuncuyu Fransız basketboluna kazandırıyor. Bunlardan bazıları yıldız oluyor, bazıları da NBA yıldız adayı oluyor. Gönül isterdi ki, Erman Kunter Türk basketboluna genç oyuncular, yıldızlar, NBA yıldız adayları kazandırsın. Efes Pilsen’in onunla ilgilendiğini duyduğumuzda sevindik, ümitlendik, ancak teklifin sadece göstermelik bir teklif olduğunu zaman içinde öğrendik ve üzüldük. Yani Oktay Mahmudi ve/veya Ergin Ataman takım teslim edilecek coach’da Erman Kunter değil mi? Efes Pilsen’in yıllardır demirbaşları olan bu iki isim ne kadar coach ise Erman Kunter en az bir o kadar coach’dur. Çünkü o sadece skorboard’a oynamıyor, aynı zamanda çok kısıtlı bütçelerle oyuncu yetiştiriyor, onları yıldızlaştırıyor. Ergin veya Oktay’ın bir sezon için teslim edildiği bütçeyi Erman, altı sezonluk Cholet kariyerinin toplamında görmemiştir
.
Bu ülkenin altyapısına en çok yatırım yapan, en fazla imkanları olan kulüpleri Erman Kunter kadar NBA Draftinde seçilecek oyuncu yetiştiremiyorsa (Erman Kunter: 4, Efes Pilsen: 3, Ülkerspor: 2, Fenerbahçe: 1 Darüşşafaka: 1, Oyak Renault: 1) o zaman ya biz bu işi beceremiyoruz, ya da Erman Kunter muhteşem işler başarıyor. Belki de ikisinin karışımı bir şey. Bu arada listedeki Ülkerspor’un iki oyuncusundan birisinin de Gürcü Zaza Pachulia olduğunu hemen belirtmek isterim. Bu gisişle Erman Kunter’i NBA takımlarından birisinde kısa bir zaman içinde görebiliriz. Belki ilk aşamda bir asistan olarak veya bir oyuncu geliştirme sorumlusu (Director of Player Development) ama zaman içinde böyle çalışırsa, böyle odaklanıp özveride bulunup, emek ile birikimini, basketbol IQ’sünü birleştirmeye devam ederse mutlaka bir gün NBA’de head coach olur.
Ben dert ile ah ederdim
Derdim bana derman imiş
İster idim hasret ile
Dost yanımda pihman imiş
Aşkı aşk yapan kavuşamamakdır. Derdim bana Erman imiş, ama Efes Pilsen, Türk basketbolu ve biz fırsatı kaçırdık. Milli takımlar alt yapılarında takımlar olarak çok sayıda büyük başarılara imza atıyoruz, herkesin dört gözle beklediği ve yakından takip ettiği yıldız ve süper yıldız adaylarımız var ama, derdimize derman yok. Bu vahametin tek sorumlusu alt coachları değil, onlardan daha fazla sorumluluğu vizyonu olmayan, kariyer yapmak nedir bilmeyen, sadece oyuncularını ve ailelerini ikna etmeyi beceren, onlara hayal satmakta uzman olmuş, kendi ceplerini düşünmeyi birinci planda tutan borsada kağıt satar gibi bu oyunculara yaklaşan oyuncu menajerleri diyebilirsiniz. Bunun doğruluk payı hiç de az olmayabilir. Ama belki bir Erman Kunter bu felaket gidişatı değiştirebilirdi. Sonuçta Aydın Örs’ün Hido’ya ve Mirsad’a şans verdiğinden bu yana hangi Türk coach Erman Kunter’in gösterdiği cesareti, kararlılığı ve başarıyı genç oyuncu çıkarma açısından gösterebildi? Belki Erman çözüm olabilirdi ama vakti gelip Cholet defterini kapadığında sanıyorum ki biz Erman Kunter’i bu gidişle herhalde ancak NBA’de izleyebiliriz.