Dünya Basketbol Şampiyonası gibi büyük organizasyonlarda en sevdiğim şey, karma alan (mixed zone). Maçlar sonunda gerek sporcuları, gerek teknik adamları, gerek yabancı basının güzide yüzlerini görmek açısından zevkli bir yer…
Slovenya-Avustralya mücadelesi sonrasında da soluğu zemin katta aldım. Bir grup Sloven gazeteci, koç Mehmet Beciroviç’le hararetli bir sohbetteydi. Bir ara o kadar neşelendiler ki, hep beraber ‘Omuz omuza’ yapacak gibiydiler. Mehmet hoca gittikten sonra Sloven gazeteciden neler konuşulduğunu öğrenmeye çalıştım. Adam sanırım benim Türk olduğumu anlamadı ve heyecanlı heyecanlı ve de sansürsüz biçimde şunları söyledi: “Onlar için çok zor maç olacak. ABD dışında kim varsa ezdik. Türkiye’yi de rahat rahat yeneriz. Koç da bunları söyledi.” Gülümsedim ve Türkiye maçı için tribüne yöneldim…
‘12 Dev Adam’ı izlemeden önce koridorlarda volta atarken Yiğit Şardan-Haldun Üstünel ikilisini gördüm. Salona gidenler bilir, Garanti’nin ATM üstü portatif potalarını. Bir ara, “Televole günleri olsa, ver bir top ikisine maç yaptır. 11’e ulaşan yönetimi de ele geçirse falan…” diye dedim ama vaktim yoktu!
Ve zafer ardı… Kerem Gönlüm, Hidayet Türkoğlu, Ersan İlyasova, Ender Arslan ve Sinan Güler, yerli-yabancı basına düşüncelerini aktardı. Parkenin yıldızı karma alanın da yıldızıydı: Sinan Güler. Dünkü L’Equipe’te Ersan’la (o bir NBA oyuncusu, gayet normal) birlikte görüşü olan iki Türk’ten biri de Sinan Güler’di. Sinan, yabancı basının sorularını tek tek cevaplarken soyunma odasına da en geç giden isimdi. Caner Eler’le birlikte kendisinin elini sıktık, başarılar diledik. Tam o sırada Yunan bir gazeteci geldi o da Sinan’a en içten tebriklerini iletti…
Türkiye-Fransa maçı sonunda konuşulan konulardan biri de Sinan Erdem’deki seyirciydi.
Önce şu soruları sorayım: Türkiye’de bir basketbol seyircisi var mı? Türkiye’de bir
‘Milli Takım’ seyircisi var mı? Bu iki sorunun da yanıtına tüm içtenliğiyle, “Evet” diyen
çıkmaz sanırım. O yüzden eldekiyle yetinmek durumundayız. Ha ne var, iyi yönde gelişmeler
de var, es geçmemek lazım. İlk periyotta çok faul kaçırdığımız bir dönemde, Ender çizgiden potayı dövünce herkes bir anda alkışlayıp takıma moral verdi. Bir de Fransa kapışması çok erken koptu. Seyirci baskısına çok da ihtiyacımız yoktu. Yine kapalı kapılar ardına dönersem, Fransızlar ‘Atmosfer’den ve burada oynamanın zorluğundan fazlasıyla söz etti.
Yarın kısmetse yine salonda olacağım. Bol bol Yalın’dan, ‘Ellerine sağlık’ dinlemek dileğiyle.