Hakikaten THY Eurolig’i geçen bir aylık süre zarfında çok özlemiştik. Normal sezonun ardından artık maç kazanmanın çok daha zor olduğu, mücadele, sertlik seviyelerinin göğe erdiği ve asıl önemlisi telafinin çok daha zor olduğu bir süreç başlamış oldu. İlk hafta biraz buruk biraz gururlu başladı. Bir bakalım…
Burada kazandı-kaybetti diye konuşacağız ancak iki Türk takımının ilk defa ‘Top 16’ seviyesinde karşılaştığı bir maçı izlemenin gururu, keyfi bambaşkaydı. Sinan Erdem’i dolduran önemli bölümü GS’li seyirci de çok güzel bir atmosfer yarattı. Bu ortamda kendi evinde misafir konumuna düşen Efes, Savanoviç’in etkileyici oyununun başrol oynadığı (16 sayı-17 reb, kariyer rekoru) maçta GS’yi geçmeyi başardı. Hastalık ve sakatlıklarla boğuşan GS MP ise ilk yarıda kimliğine ters düşen şekilde yüksek skorlu maç oynayınca yediği 45 sayının ardından, 2. yarıda yaptığı baskılı savunma ve Jamon Lucas’ın enerjisi-çok yönlü oyunuyla sadece 23 sayı yedi. Ancak hücumda o belli tavanı zorlamayı bu sefer başaramadı. Kaçan kolay atışlar canlarını yaktı. Kadro genişliği maçın kritik bölümlerinde önemli rol oynadı. Vujaçiç ve Cenk gibi şutörlerinin formda olduğu günde, Baraç’ı da nihayet biraz kullanan Efes daha ilk çeyrekten yarattığı farkla ve ribaundlara hâkimiyetiyle maçın sonunu da kotardı. Kinsey’nin savunma liderliği, Lafayette’in zaman zaman verdiği tempo ve enerji de önemliydi. Galatasaray sorunlarla girdiği haftada 91 doğumlu ikinci bir ilk beş oyuncusuna kavuştu. Göksenin hem Kerem’e yaptığı savunma hem de hücumdaki cesaretiyle etkiliydi. Lakoviç ise günün ceza tahtasındaydı. Ama kaybeden yoktu.
Alacaranlık kuşağı herhalde bu olsa gerek. İlk yarı 17 sayı fark attığınız rakibinize 2. yarıda 22 sayı fark yiyerek kaybediyorsunuz. Üstelik çok iyi savunma yaparak, Kazan’ın omurgası olan kısalarını kitleyip, pota altı devi Jawai’yi de faul problemine soktuktan sonra Bogdanoviç’in lokomotif olduğu bir hücum performansıyla yaratılan bir fark bu, doğrular uygulanarak… Lakin 2. yarıda Fenerbahçe’nin oyunu kontrol edemediğini, istikrar bulamadığını gördük. Evet maç içi iniş çıkışlar olur ancak burada belirleyici olan Unics’in tüm sezon 2. yarıları çok iyi oynadığı bilindiği halde bu baskına karşın çaresiz kalınmasıydı. Bogdanoviç’in 2. yarı savunma kaygılı çok uzun süre kenarda oturuşu ve Kaya’nın kenarda kalması Spahija adına soru işaretlerinden sadece birkaçıydı. Şahane bir başlangıç yapılacak iken şimdi psikolojik olarak da darbe alınması muhtemel bir mağlubiyet geride kaldı. Bu gruptan çıkmak Fenerbahçe’nin ulaşabileceği bir nokta. Yeter kimlik yarıdaki kimlik hatırlansın.