Dünkü maç 40 değil sanki 400 dakika sürdü. Ne yapsan olmuyor, karşılaşma hiç gitmiyor, skor bir türlü ilerlemiyor, kalan süre sanki hiç gerilemiyordu. Bitmek bilmeyen bir diş hekimi seansı gibiydi adeta.
Ama böyle günler olur. Takımın 2 hücum lideri Arroyo ve Erceg’in hiç devrede olmadığı, onlar değil aslında takımın hücum anlamında hiçbir şey üretemediği bir gün yaşadı dün G.Saray Liv Hospital. Siena’nın topa aşırı baskı yapan stilinde 40 dakikada yapılan iyi hücumun sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Zor hücumlara bir de şut anlamında kötü bir güne denk gelmek eklenince felaket senaryosu tamamlandı. O şutlar zor bile olsa bu kadar atıcının olduğu bir takımın 19 üç sayılık atışın 17’sini kaçırması çok talihsiz bir durum.
Ama asıl konu böyle zamanlarda ne yapacağınız. Şansınıza küsüp ‘Bugün de olmadı’ mı diyeceksiniz, yoksa bir şekilde mücadele etmeye devam mı edecek, farklı çözümler veya durumu değiştirecek farklı isimler mi arayacaksınız?
TOP 16 ARTIK GARANTİ GİBİ
G.Saray ikinciyi seçti. Savunmada maç boyunca hiç geri adım atmadı. 21/61 isabette tuttu Siena’yı. Arroyo veya diğer sorumluluk alan kısalar devrede olmazsa başka bir kahraman mutlaka çıkardı. İlk yarı hiç oynamayan, asıl sorumluluğu savunma olan Sinan Güler oyuna girip o baskılı savunmanın ortasına topla girerek 12 sayı buldu.
Sinan'ın oyunu değiştirmesi, hele 7 sayı gerideyken girip skoru dengelemesi hayati olsa da dünkü maçı kazanma hikâyesi tamamen Pops Mensah-Bonsu’nun çabasında vücut buluyor. Bıkmadan usanmadan çemberi savundu, ribaunt kovaladı Bonsu. 8 hücum ribauntu yaptı. Toplam 16 ribaunt, 16 sayıyla bitirdi maçı. Onun durum ne olursa olsun oyunu G.Saray’ın sahadaki duruşunu belirledi. Yaptıkları da skorbordu.
G.Saray bu galibiyetle Top 16 vizesini büyük ölçüde cebine koydu. Bundan sonra sıra inadı, akıcılıkla birleştirmekte. Ve bu çok daha uzun ve elzem bir süreç.