Anadolu Efes, bu sezon Real Madrid’in tek olumlu yönü olan evindeki yenilmezliğine son verdi, Madrid’de olağanüstü başlayıp, 27 farka kadar taşıdığı maçta yine kriz yaşasa da bu kez sonunu iyi oynayarak deplasman haftasını İspanya’da 2’de 2 ile tamamladı.
İki gün önce Baskonia karşısında da 15 sayılık farkı koruyamadığı mücadeleyi kaybetme noktasına gelmiş ancak son dönemeci Beaubois, Bryant ve Thompson üçlüsüyle geçip kazanmayı başarmıştı Lacivert-Beyazlılar… Real Madrid’e karşı da bu galibiyetin getirdiği moral motivasyon ve özgüvenle birlikte müthiş bir enerji ile başladı Efes… Realli oyuncular, evinde baskına uğramış gibiydi adeta… Lacivert-Beyazlılar’ın topu çok iyi paylaştığı ve eşleşmedeki avantajları sürekli potaya giderek değerlendirdiği oyunda, ev sahibi takımın fark açıldıkça aceleci panik atışlarına yönelmesi de Efes’in ekmeğine yağ sürdü. Koca ilk periyotta topu topu 3 saha içi isabetle 6 sayı bulan Real’e karşı 19-6’lık bu çeyreğin ardından hiç frene basmadan, tempoyu düşürmeden oyuna hükmetmeye devam etti Efes… Ve 17.42’de Nwora’nın üçlüğüyle fark 27 sayıya (18-45) tırmanmıştı bile!.. Devrenin sonundaki 7-2’lik Real Madrid serisi ise ikinci yarı öncesi Efes’e bir uyarı gibiydi.
İkinci devrenin başında gerek Real Madrid’in doğasında olan inatçı karakteri, gerekse Efes’in bu sezon oyun içindeki gel-gitleri, kafalarda soru işaretleri yaratmıyor da değildi… Evet, korkulan oldu ve iki cephe de beklentiler ışığında doğasını (!) yansıtınca kriz de kapıyı çaldı. Real, sertliği arttırıp, tempoyu iyice yükseltip, Campazzo&Hezonja ikilisiyle hücumda da üretmeye başlayınca, Efes de tempoya aynı karşılığı verip, üstüne üstlük akıl almaz biçimde acele ve yanlış tercihlerle önce hücumda, sonra da savunmada düştü. Momentumu ele geçiren Real Madrid, 18-45 geri düştüğü 18. dakika ile sonraki 18 dakika arasına tam 44-18’lik seri sıkıştırdı. 35.52’de Llull’un serbest atış çizgisinden 1/2 isabetiyle de farkı 27 sayıdan tek sayıya (62-63) çekti. Neyse ki, o 18 dakikada sahaya müthiş efor koyarak maçı kafa kafaya getiren Campazzo önderliğindeki Real’in yaş ortalaması bir hayli yüksek isimlerinin, bu yükü maçın sonuna kadar taşıması mümkün olmadı. Real’e son darbeyi vurmak için bir ‘balyoz’ hamlesi gerekiyordu ki imdada Derek Willis yetişti. ABD’li forvet, önce 36.28’de Tavares’e yaptığı blokla Real’in öne geçmesine engel oldu, ardından gelen hücumda da Beaubois’nın pasını müthiş bir asiste dönüştürüp adeta ateşin üzerine bir kova suyu boca etti. Real’in boş hücumu sonrası bu kez Beaubois’nın üçlüğü ise bitiş düdüğü gibiydi…
Ve Efes, çift maç haftasını 2’de 2 ile kapayarak çok önemli bir eşiği kayıpsız aşarken, 10. maçında 6. yenilgisini alan Real Madrid’in de bu sezon eğer çok ciddi bir transfer hamlesi ya da hamleleri gelmezse kısa süre içinde yarıştan kopabileceğine de ışık tutmuş oldu.
Koçların kararlarını televizyon başında hayretle izledim. Chus Mateo koca bir üçüncü çeyreği aynı beşle oynadıktan sonra, sadece Deck’i kenara aldı bir ara, 4.çeyrekte de oyuncu değiştirmedi. O kadar farktan geri dönmeye çalışırken yüksek efor sarf eden beş maçın sonunda tabi ki diri kalamadı ve hatalar yaptı. Öbür tarafta Mijatovic ise Real Madrid rüzgarı arkasına almışken Doğuş, Beaubois, Johnson, Smits, Oturu beşi ile adeta “hadi gel beni yakala” dedi. Geç kaldığını fark edip Darius Thompson’ı oyuna aldı da rüzgarı kesti.