29 Aralık 2025, Pazartesi
spot_img
Ana SayfaDİĞERARŞİVBilimin çiğnenen 'onuru' (2) / CEM DİZDAR

Bilimin çiğnenen 'onuru' (2) / CEM DİZDAR

Hacettepe Doping Merkezi’nin eski Fenerbahçeli basketbolcu Taurasi ve başka iki sporcuyla ilgili doping raporlarını geri çekmesinin ardından “Bilimin çiğnenen onuru” başlıklı yazıma istinaden o kadar çok mail aldım ki…
Bir an kendimi “çok okunan yazarlar” listesinde sanmadım desem yalan olur! Çoğu “Özür dilemeyi düşünüyor musunuz?” diye soruyordu. Bazıları ‘dinozor bilim adamları’ndan söz ediyor ve ne yazacağımı merak ediyordu, çok az sayıdaki mail de ise “şimdi utan fanatik” deniyordu.
Zamanımızda ‘olumsuz’luk da şöhret getiriyor malum… Şöhret değilse de tanınır kılıyor insanı. Ama biz, bir yere girdiğinde hâlâ elleri terleyip yüzü kızaran taşralı işçi/memur çocukları kolay alışamıyoruz ‘olumsuz tanınırlığa…’
O nedenle ‘şöhret heyecanı’na kapılmak yerine ne yazdığımı dönüp birkaç kere daha ağır ağır okudum. Doğrusu yazı yine bana hiç fena gelmedi!
Önce bu tip tartışmalarla ‘bilimin itibarsızlaştırılmaya’ çalışıldığından dem vurmuşum ve ardından gayet basit ve anlaşılır bir soru sormuşum; “Bir bilim adamı Fenerbahçe’ye neden garez gütsün, diş bilesin ki?”
Sanıyorum bu soruya kimse “Fenerbahçe düşmanları da onun için” diye yanıt veremez. Çünkü o zaman, Gençlerbirliği oyuncusu Orhan Şam, Ceyhan Belediyeli Monique Coker, Karssporlu Ali Mesut ya da daha ileri gidip Süreyya Ayhan için haklı bir neden bulmak hayli zorlaşır.
Ve yazıda devam edip, anası babası hasta olduğunda bir profesöre muayene ettirebilmek için ellik fellik torpil arayanların, iş takımdaşlığa gelince kolaylıkla bilim adamına düşman kesilebildiğinden söz etmişim.
Bilimi ve bilimsel tavrı savunmanın önemi gelinen nokta da bir kere daha ortaya çıkmış olmuyor mu sizce? Şimdi sorsam, “Numunelerin yanlış yöntemlerle alınmış olduğunu ve buna bağlı olarak yanlış sonuçlara varıldığını tespit eden kimdir” diye… Yanıtınız “Bilim adamı” olmayacak mıdır?
Elbette bilimin bir ‘kutsal inek’ olduğunu savunacak değilim. Ancak bilimsel tartışmaları veriler, referanslar ve metinler üzerinden yapmak yerine ‘biz’ ve ‘düşmanlarımız’ ikilemi içine hapsetmek nafile bir çabadır. Böyle durumlarda sonuçlar kısa vadede lehimize ve rahatlatıcı gibi görünse de tartışmayı bu eksende yürütmek hem doğru düşünme refleksimize hem ‘hep birlikte daha iyi bir dünya kurma umudu’muza zarar verir.
Bu bağlamda, yazdığımın “Bir Beşiktaşlı fanatiğin hezeyanları” olmasından öte bu hayat içerisinde oyunun etrafına kümelenmiş hepimizin tam da savunması gereken bir nokta olduğunda hâlâ ısrarlıyım.
Kendi adıma o yazıda herhangi birini ya da kurumu rencide ederek ‘özür dilemem’ gereken bir duruma neden olduğumu düşünmüyorum. Ancak öte yandan da, bu kadar mail karşısında “Herşeyi de doğru düşünüyor olamam. Başkaları da meseleye başka yerden bakıyorlar ve haklı olabilirler” demeden de edemiyorum. O nedenle bunu hayli geliştirici bir tartışma olarak zaman zaman devam ettirmeyi öneriyorum.
Fenerbahçe’nin kayıplarına gelince… Hayatta olduğu gibi oyunda da bazı ‘haksız kayıp’lar geri getirilemez. Ama neyse ki bu ‘can kaybı’ değil ‘hak kaybı.’ Ve elbette Fenerbahçe yönetiminin hukuk kurulu da gerekeni yapacaktır. Tazminatsa tazminat, cezaysa ceza!.. Sorumlu olanlar cezalandırılmayacak, mağdur edilen hakkını alamayacaksa hukuka ne gerek!

BENZER HABERLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Reklam -spot_img

Son Haberler