Basketbol koçlarının problemi göründüğünden çok daha zor. Maç kazanmak ve bir sonraki maça taktik hazırlamak, bir yıl sonraki takımı hayal etmek, transferler yapmak.. Bu görevlerin hepsini anlatmaya çalışsak neredeyse bir kitap kadar kalabalık olur. Bu görevler arasında oyuncu yetiştirme ve geliştirme sorumluluğu bir türlü öne çıkamıyor.
Basketbolu gelişmiş ülkelerde artık yeni bir anlayış var. Takımlarını neredeyse iki koçla yönetiyorlar; bunlardan biri maçları yöneten, diğeri ise oyuncu geliştirme koçu. Bu iki koç da maçlara beraber çıkıyorlar. Biri maçı yönetirken diğerinin tüm dikkati ise oyuncuların nasıl daha iyi oyuncu olabilmelerine odaklanmış durumda.
Oyuncu geliştirme koçu konusu Türkiye’de uzun zamandır gündemde fakat bir türlü yerleşemedi, oturamadı. Bu yüzden de hayranlıkla izleyeceğimiz Türk oyuncu sayısı giderek azalıyor, hatta neredeyse yok gibi. Yunanistan’da Amerikalı koç Rick Pitino geldiğinden beri oyuncu geliştirme koçu anlayışı uygulanıyor. Yunan milli takımını izleyince son durumu göreceğiz. (Fenerbahçeli Sloukas gibi kaç tane oyun kurucumuz var? Karar sizin)
İspanya ve Litvanya’da oyuncu geliştirme kampüsleri açıldı. Genç oyuncular yaz aylarında bu kampüslerde haftalarca kalarak daha iyi oyuncu olma yolunda bireysel yeteneklerini geliştirme fırsatı buluyorlar. Türkiye’de oyuncu geliştirme kampüsleri için konuşmak henüz erken. Ama oyuncu geliştirme koçu anlayışını hemen tartışabiliriz. Bugün Ergin Ataman’ın Türkiye’nin en iyi koçu olduğu artık tartışılmaz, Avrupanın en iyisi olma yolunda da hızla ilerliyor. Ama kadrosundaki başarılı oyuncuların hemen hepsi yabancı oyunculardan oluşuyor. Eğer Ergin Ataman ve kulüp başkanı Tuncay Özilhan Amerikada başarılı olmuş bazı oyuncu geliştirme koçlarını Türkiye’ye getirip, bu sayede de Anadolu Efes kadrosunu Türk oyuncularla doldururlarsa Türk basketbol tarihinde unutulmaz bir yerleri olacaktır.
Bugün Amerikada hızla gelişen bir anlayış var; eğer siz antrenmanları filme almayıp, filmi oyuncularınızla tartışmıyorsanız boşuna antrenman yapıyorsunuz deniyor. Türkiye’de ömrümü oyuncu geliştirmeye ayırmış birkaç basketbol adamı var. Bunlardan biri Türkay Çakıroğlu. Geçen gün Türkay’a ne yaptığını sordum; bana Katar’a gidiyorum, orada oyuncu seçip Türkiye’deki takımlara getiriyorum dedi. Fakat Katar’a gitmektense Anadoluyu dolaşıp Türkiyedeki yetenekli çocuklarını bulmayı isterdim diye ekledi. Neden bunu yapmadığını sorduğumda cevabı; oyuncu geliştirme koçu anlayışının Türk basketbolunda o kadar az yeri var ki oldu.
Gelelim Hidayet Türkoğlu’na ve Türk Basketbol Federasyonuna. Korona virüs yüzünden NBA’de maçlar oynanmıyor. NBA TV bu yüzden eski maçları yayınlıyor. Bu maçların bir kısmında Hidayet’i de izleyebiliyorsunuz. Hidayet sadece NBA’e gitmiş en iyi Türk oyuncu değil; NBA’e Avrupadan ve Çin’den gitmiş oyuncuların da en iyisi! Ben maçlarını izlerken gurur duyuyorum. Hidayet’in dünya basketbolu hakkındaki geniş bilgisiyle Türk basketboluna da büyük katkıları olacağına inanıyorum.
Hidayet’in yanında Türk basketbolunun en parlak ismi Aydın Örs var. Aydın Örs Amerikadan oyuncu geliştirme koçları getirtip seminerler organize etmelidir. Böylelikle bu iki ismin Türk basketbolundaki yerleri daha da büyümüş olur.
Sevgiler, saygılar…