Hep bunu yapıyoruz. Erkek takımımız da böyle kadın takımımız da… Çok kısa süre önce 12 Dev Adam kalp sağlığımızı test etmişti aslında, Potanın Perileri inanmadı galiba o test sonuçlarına.
Nasıl bir heyecandır yaşadığımız, sığmaz ki bu satırlara…
Rakip Fransa. Gruptaki diğer iki takıma baktığımızda ‘Bugün kazanan lider olur’ fikri herkesin kafasındayken, Ankaralı basketbolseverler bir kez daha salonun tamamını doldurmuşken, bu maçı kaybetmek olmazdı.
Olmazdı, zaten olmadı. Ama ‘ömrümüzden ömür gitti’ sözü, dünün en net tanımı.
Maça inanılmayacak kadar kötü başladık. Fransa tempoyu düşürmeyi amaçlamıştı, bunu başarıyla yaptı. Bizimkiler ise topu bir kez bile içeriye sokamadı. Kaderimiz dışarıdan atılacak atışlara kalmıştı, sadece 3 isabet de işimize yaramadı. Nevriye ile Sanders’ın sayısı yoktu. İşte koskoca ilk yarı boyunca boyalı alanın durumu!
İkinci yarıda işler değişti. Maça başlarken rakibe göre takım çıkarmıştı Ceyhun Hoca. Dumerc-Gomis ikilisine karşı çift guardla, Tchatchouang’ı durdurmak için genç Cansu sahadaydı. Bu farklı düzen, kendi sahasında oynama stresini fazlasıyla yaşamıştı, potaya bakamamıştı.
3. çeyrekle birlikte kendi düzenimize dönmüştük. Bu periyotta attığımız 21 sayının ilk 19’u Nevriye-Sanders ikilisinden geldi. Yani boyalı alan kontrolü artık bizdeydi. Fransızlar’a karşı bu alanı ele geçirmek zaten maçın kilidiydi. Hücumda akıl almaz top kayıpları yapmasak, maç daha da erken biterdi. Ama neyse ki, Fransızlar da bu konuda bizden daha cömertti.
Yıllardır bu takımı sırtlayan isimlerden Birsel ile Esmeral’in toplam 16’da 1 ile oynadığı, ilk yarının sadece 17 sayıyla noktalandığı bir maçı galip bitirmek ilaç gibi geldi. Bu maçı kaybetmek, yarı finalde ABD ile karşılaşmak anlamına da gelebilirdi. Neyse ki bu olmadı. Bu kadar kötü oynanan bir günde kazandıysa, herkes hazır olsun, ‘Peri Masalı’ yeniden başladı.