İlk gün son anda gelen Yeni Zelanda galibiyetinin ardından ABD maçı ile özgüven tazelemiş, ölü toprağını üzerimizden attığımızı düşünmüştük.
İlk iki maçta da tek “sırıtan” yönümüz, tıpkı hazırlık sürecinde de dikkat çeken basit top kayıplarıydı. Dün yine özellikle ilk yarıda (12) bunun sıkıntısını fazlasıyla çektik. Ama öylesine “berbat” bir şut yüzdesiyle topu potaya gönderdik ki, top kayıpları bile gölgede kaldı! 52 topun 33'ünü (24'ü boyalı alan ve çevresi) çemberden geçiremedik! 2 sayı yüzdemiz (% 35) bile 3 sayı isabetinin (% 40) gerisinde kaldı!
En büyük kozu Gladyr'in sakatlığı nedeniyle oynayamadığı maçta Ukrayna'da diğer skorer Jeter, kendisini gölge gibi takip eden Sinan'ın varlığında standartlarının altında kaldı. Ama onlar, “bu yoklukta” maçı kazanacak ivmeyi yakalayacak skorerler çıkarırken, biz normal standratlarımızı bile tutturamadık. Sürekli çemberi dövüp durduk. İlk yarıda vurup gidecekken sürekli rakibe davetiye çıkardık. Onlar da bu daveti ikinci yarıda geri çevirmediler. Bu devrede anlamsız zorlama atışlarla savunmamız da düşmeye başladı. Biz adam kaçırdıkça 22 yaşındaki Mishula bulduğu her boşluktan üçlükleri sıraladı. Son çeyrekte de bu kez Zaytsev diye adı sanı duyulmamış bir başka isim ortaya çıktı. Sadece bu çeyrekte 10 sayıyı birden potamıza gönderip ikinci tur için elimizi rahatlatacak “stratejik” bu maçta galibiyeti elimizden söküp aldı.
ÖMER'E YAZIK OLDU
İşler kötü giderken, takımı ayağa kaldıracak bir “sıcak el” aradık, durduk. İki guardımız Kerem ve Ender kötü gününde iken Barış'ı hiç kullanmayacaksak o zaman Melih Mahmutoğlu'nu niye kadroya almadık? İşin üzücü yanı, Ömer Aşık'ın 16 sayı, 20 ribaund yaptığı ve ilk kez parladığı günde bu istatistiği dahi avantaja dönüştüremedik.
YİNE STRE GİRDİK
Bu önemli kayıpla kupanın 3. gününde elimizdeki jokeri kullanmış olduk. Daha kötüsü, son 2 Eurobasket'te dibe vurmamıza neden olan “ölü toprağının” yeniden üzerimize serpildiğini üzülerek gördük. Bugün “belalımız” Finlandiya karşısında, hem de 8 bin seyirciye karşı işimiz çok daha zor olacak. ABD karşısında nasıl “kaybedecek bir şeyimiz yokken” sahada rahatsak bugün de öyle olmalıyız.



