Turgay Demirel ’in basketbolu getirdiği yeri üzülerek izlemekten sıkılıp, şu sıralar at yarışlarının sportif yanı ile ilgileniyorum. Şimdilik koşan tek bir atım var ve henüz ‘maiden’den çıkamadık (yani daha yarış kazanamadık) ama olsun. Eğleniyorum… İstatistik okumak filan bildiğimiz işler. Antrenman programı gibi şeyleri de severiz. Basketbolculuk bilgilerimizle at sporunu çözmeye çalışıyoruz ama pek kolay olmayacak galiba bu iş: Çok bilinmeyenli denklemmiş at yarışları…
Basketbolun yokluğunda at yarışlarını ve TJK TV’yi izleyip bir şeyler öğrenmeye çalışıyordum. Bir de ne göreyim? Adamın biri mikrofonu eline geçirmiş ileri geri konuşuyor. “ Ah!” dedim kendi kendime, ‘yarışmanın olduğu her yerde acaiplikler de oluyormuş demek ki..’ “At koşar baht kazanır” diyorlardı ama galiba bazen at koşuyor hırt kazanıyormuş… Neyse! Bize ne! Bizim ‘acaip’ler bize yetiyor da artıyor bile. Onun hakkından da at yarışı yorumcuları gelsin…
Hazır basketbol dışına çıkmışken, geçen haftanın bir ‘acaip’liğini de sizlerle paylaşmak istiyorum. Söyleyin lütfen: Kime ne yarar getirdi Alman Ulusal Takımı’nda yıldızı parlayan Mesut’un, ‘sevgilisini müslüman yaptığı’ haberi? Doğru mu değil mi onu bile bilmiyoruz ama ‘pat’ diye koyuyoruz böylesi provokatif bir haberi sayfalarımıza. Sonra.. Kızıyoruz Almanlar’a ‘ayrımcılık yapıyorlar’ diye… Olayı tersine çevirirsek Almanları daha iyi anlarız. Örneğin.. Ay – Yıldızlı formayla oynayan Hristo, aynı golü Gana’ya atmış ve Türkiye’ye tur atlatmış olsa… Biz tam sevinç yumağı olmuşken Yunan gazetelerinde “Hristo’nun Türk sevgilisi Ayşe’yi vaftiz ettirerek Hristiyan yaptığı, adını da Christine olarak değiştirttiği” haberi çıksa çok mu hoşumuza giderdi? Bugün sırıtarak, “Aferin Mesut’a. Öpe öpe müslüman yapmış kızı” diyenler o zaman ne diyeceklerdi merak ediyorum? Bize yapılmasını istemediğimiz şeyi biz neden yaparız? Anlayamıyorum…
“Anlıyorum onları” diyor basketbol eğitim daire başkanı Necati Güler: Ben de ünlü antrenörlerimizin yerinde olsam, ‘sınava girmezsek lisansımızın iptal edileceği’ haberine tepki gösterirdim… İşin aslı öyle değilmiş ama doğrusunu isterseniz Aydın Örs, Erman Kunter, Ergin Ataman, Oktay Mahmuti, Murat Didin gibi isimlerin sınava girdiğini düşünmek bile beni çok eğlendirmişti. Hatta.. Turgay’a şöyle bir öneride bulunmayı düşündüm: “Sınav sorularını benim hazırlamama izin ver, sana bir daha apartman yöneticisi Sabri Bey demeyeyim…”
Şaka bir yana. Yalnızca sınav sorularını düşlemek bile başlı başına bir eğlence olurdu hepimiz için. Örneğin Aydın Örs’e 'Prensipler’ konusunda bir kaç soru sorabilirdik. Sonra.. Yanıtlarını ve bu yıl yaptıklarını birlikte yayımlardık… Erman için Fransızca sorular hazırlayıp, “2010 sonrasında ulusal takımın başına geçmeniz istenirse, Turgay’ı kurtarmak adına bu öneriyi kabul eder miydiniz?” gibi tuzak bir soruyu da araya ittirirdik… Nihat İziç ve Ergin Ataman için soru hazırlamanın hiç bir anlamı olmazdı: Turgay okuyacaktır onların sınav kağıtlarını. Biri ‘kafadan geçer’ diğeri de ‘kafadan çakar’ nasıl olsa…
Uzatmayalım. Rüyası bile güzeldi ama olmayacakmış öyle bir sınav. Amaç formaliteyi yerine getirmekmiş. Kimse kırılmamalı gücenmemeliymiş. Hepsi bu! Bizden de bu hafta basketbol adına yazılacakların hepsi bu. Atımın yanına gidiyorum ben…
AHMET KURT