Başarı kolay yakalanan bir şey değil…
İstikrar istiyor, emek istiyor, sabır istiyor ve belki de doğru parçaları aynı potada eritmeyi bekliyor. Hal böyle olunca bir yılda çabucak bir yerlere gelmek kuşkusuz kolay olmuyor.
Geçen yılki Anadolu Efes’i ele alalım… İsminden logosuna, kadrosundan antrenörüne kadar birçok yerde değişim yaşayan Lacivert – Beyazlılar, belki ligde final oynadı ama istediği hedeflere ulaşamadı. Ufuk Sarıca ve Ilias Zouros’tan memnun kalmayan Efes’in sezon bittiği zaman ne yapacağını açıkçası ben çok merak ediyordum.
Kökten bir değişim daha mı olacaktı yoksa yeni antrenörle birlikte kadro korunup üzerine doğru takviyeler mi yapılacaktı?
Açıkcası bu düşünce sanki Anadolu Efes’in üst katlarında da dolanmış gibiydi. Masaya oturulan Obradovic eğer İstanbul’a gelseydi kadroyu büyük oranda değiştirebilirdi. Ancak ibre Oktay Mahmuti’ye dönüp yeniden öze sarılmak ön plana çıkınca aslında bir nevi ‘istikrar’ kararı çıktı kritik toplantılardan.
Daha önce anlaşılan Semih Erden imzayı attı, oyun kurucu eksikliği Jordan Farmar ile tamamlandı, Jamon Gordon ile karakter ve zeka takviyesi yapıldı – yani Kerem Tunçeri’nin omzundaki yük paylaştırıldı – Cenk’in yerine gelen Birkan ile 3 numaraya taze kan eklendi ve kadro kısa sürede oluşturuldu.
Yapının temeliyle fazla oynanmadı, üzerine ihtiyaç olan ekler yapıldı ve iyi bir koç tercihiyle birlikte Efes yine son yılların en güçlü haline büründü. Geçen yıl olmadı belki ama bu sezon sanki Final Four, Anadolu Efes’e iyiden iyiye yakınlaştı. Tabii bazı dinamiklerde sıkıntı olmazsa… Ki onları da ileriki sayılarda konuşuruz…



