Dünya Basketbol Şampiyonasına kısa süre kala basketbolun tarihsel gelişim sürecinde, FIBA'nın NBA tarafından “ham” edilişine tanıklık edelim.. Seksenli yıllara kadar salonlarda “Yukardakiler Aşağıdakiler” dizisi sahnelenirdi. Kendi icatları olan basketbolu, NBA çatısında toplayarak, farklı kurallarla, kapalı devre oynatırdı Amerikalılar. Amerikalılar, FIBA çatısında ki Olimpik Amatör basketbolla, sadece Olimpiyatlar ve Dünya Şampiyonalarında Kolej Takımları Karmalarından oluşturdukları takımlarla muhatap olurlardı. Dönemin yıldız oyuncuları Alcindor'ları, Bob Cousy'leri dünyanın öte yakasında ki insanlar onları ancak film öncesi kısa metrajlı haberlerden edindikleri izlenimlerle rüyalarına görürlerdi. Gel zaman git zaman sonra bu rüyalar; Olimpiyat Komitesi'nin ve FİBA'nın, hala çok tartışılan” profesyonel basketbolcular Milli Takımlarında oynayabilirler” eş zamanlı kararlarıyla RÜYA TAKIM' lara dönüştü. Amerika, NBA yıldızlarını Uluslararası arenaya sürmek olanağını kendi lehine çok güzel değerlendirdi. FIBA'nın kapanmasını beklediği, umduğu basketbol kalitesinde ki makas kapanacağına giderek açıldı. Vasıfsızların ihracatına karşılık, zenci yıldız oyuncu hegemonyasını bir türlü kıramayan NBA, rüyalarında bile göremeyeceği paralar karşılığı Avrupa ve Dünya'nın Nowitzki, Gasol, Ginobili, Parker vb. en iyi oyuncularını transfer ederek FIBA basketbolunun belini tamamen kırdı. Olimpik basketbolun mali yükünü çeken FIBA, TV naklen yayın vb. gelirlerle işin kaymağını yiyen NBA'dir. FIBA Kulüpler basketbolundan tamamen elini ayağını çekerken, Avrupa Kulüpler Birliği ULEB'in Euroleague'i ile Avrupa Basketbolu ayakta kalmaya çalışıyorsa da çok yakında Paris, Madrid, Londra kentleri takımlarıyla NBA sistemi içerisine girecekler. Toronto sonrası globalleşen Dünya modeli içerisinde mesela Barcelona'yı bir NBA takımı olarak göreceğimiz günler çok yakında.